11 Ağustos 2010 Çarşamba

Galatasaray nereye ?

Galatasaray gitmek istediği yeri bilmeyen bir gemi gibi yönetiliyor son iki yıldır, bir o rüzgara bir bu rüzgara kapılıp duruyorlar ama sonuçta bir yere gidemiyorlar, oldukları yerde dönüp duruyorlar aslında. Oysa kapıldıkları ilk rüzgarda ısrar etseler bir yere varabilecekler, belki yanlış bir yere varacaklar ama sonuçta yanlış da olsa bir yere varacaklar.

Galatasaray'da geçen yıl yapılan kadro yapılanmasının ve transfer politikasının 180 derece tersi bir politika görüyoruz bu yıl. Yani her şey silbaştan. Oysa Türkiye’de ve Avrupa’da başarılı olan takımlara baktığınız zaman belli stratejiler üzerinde yıllarca süren bir yapılanma görüyorsunuz.. Bursaspor’un şampiyon olma sürece ta Süper Ligden düştükleri sezon başladıkları altyapı yapılanmasına dayanır. Bucaspor’a baktığınız zaman, Karşıyaka’dan Göztepe’den Altay’dan farkının planlama ve altyapı yapılanması olduğunu görüyorsunuz. Trabzonspor’un 3 yıldır aynı iskelet kadroyla oynaması şu anda en güzel futbolu oynayan takım haline gelmelerini sağladı. Avrupa’ya baktığınız zaman Porto, O.Lyon, Arsenal, Manchester United ve Barca gibi takımların yıllarca aynı stratejileri ve kadro yapılanmasını devam ettirdiklerini görürsünüz. Geçen yıl CL kupasını alan Inter bile 3 yıldır aynı iskelet kadro üzerinden devam ediyordu. Sonuç, zırt pırt mantalite değiştirirseniz bir yere varamazsınız.




Geçen yıl dümende Haldun Üstünel varken yüksek yerleri hedefleyen bir stratejiyle transferler yapılıp büyük paralar harcandı. Elano, Neill, Keita, Santos ve Jo gibi üst düzey oyuncular takıma kazandırıldı, belki kağıt üzerinde 2000 yılındaki kadrodan bile iyi bir kadro oluştu. Taraftarlar havaalanından çıkmıyordu resmen. Takımdakı mevcut Arda, Servet, Kewel ve Baros gibi yıldızlar ve bu yeni yıldızların 2-3 yıl bir arada oynaması sonucunda Avrupa’da ses getirecek bir takım ortaya pekala çıkabilirdi. Çok ütopik bir hayal değildi bu. Başlarında da Rijkaard olduğu düşünülünce, kendi içinde gayet tutarlı bir planlamayla hareket edildi. Sonuçta belki başarı hiç gelmeyebilirdi bilemeyiz (bence gelirdi) ama burda önemli olan kendi içinde tutarlı bir planlama ve stratejinin olmasıydı. Gelen yıldızlar 30 yaşın altında ve potansiyeli olan isimlerdi ve pekala Galatasaray onlar için patlama yeri olabilirdi. Sadece iki üç yıl sabır ve iyi yönetilme gerekiyordu.



Bu yıl Adnan Sezgin ipleri eline alınca geçen yıl yapılan tüm çalışmaları sıfırladı ve daha “gelenekçi” bir transfer politikasına geri çevirdi takımı. Geçen yıl yüksek paralar harcanmasına rağmen şampiyonluğun gelmemesi işini kolaylaştırdı tabi Adnan Sezgin'in. Bunun sonucunda da Haldun Üstünel’le ipler kopmuş oldu doğal olarak. Adnan Sezgin, önce Türkiye’de potansiyeli olan genç yetenekleri topladı. Bunlar içinde Mehmet Batdal’ın Hakan Şükür’ün pabucunu dama atacak gibi. Tabi Hakan Şükür Galatasaray ve Milli takımın en iyi dönemlerinde oynadı, Mehmet Batdal da o kadar şanslı olabilirse. Mehmet’in yanında Musa, Serdar özkan ve Çağlar da ciddi katkı sağlayacaktır Galatasaray’a. Yani iyi transferler.



Yabancı olarak da geçen yıl alınan yıldızlar birer birer gönderildi. Muhtemelen Elano da gidecek. Onların yerine yine eski dönemlerdeki Galatasaray transferlerine benzeyen isimler gelmeye başladı. Bir dönem Pirates, Inamoto, Carusca ve Concesau transferlerini yapan Galatasaray şimdi yine bu isimlerin muadillerine dönmeye başladı. Cana, Pino ve şimdi alınmaya çalışılan Baptista gibi.

Tabi burda küçük bir not, bu küçülme Galatasaray'ın borçlarından da kaynaklanıyor olabilir. Bu yıl UEFA Mallorca'yı UEFA ligine almadı borçları yüzünden, belki Galatasaray geçen yılki gibi para harcasa benzer durum onların da başına gelme ihtimali olabilir. Bilemiyoruz, tahmin olarak söylüyorum.

Aslında bu Adnan Sezgin’in yaptığı transfer planlaması da kendi içinde tutarlı ve ısrar edilirse başarı getirebilir bir planlama. Ama burdaki sorun her yıl planlama ve strateji değiştirerek bir yere varılamayacağı. Yukarda örnek verdiğim takımlar gibi yıllarca aynı strateji üzerine çalışarak başarı yakalarsınız. Yoksa Haldun Üstünel de Adnan Sezgin de doğru şeyler yaptılar kendi içlerinde..

Lige geri dönersek, bu haliyle Galatasaray, büyük takımlar içinde lige en iddaasız gireni gibi gözüküyor. Öncelikle kadrosundaki yıldız yabancıların yerine daha vasat yabancılar alması, aldıkları yerlilerin “yıldız” değil, “yıldız adayı” olması, Mehmet Topal’ın gitmesi, Rijkaard’ın istediği oyuncuların alınamaması gibi etkenler Galatasaray’ı yarışın biraz dışında tutuyor. Ben de Galatasaray’ı çok iddaalı bulmuyorum bu yıl. İşleri zor açıkcası.



Rijkaard ve Neskeens ligi biraz daha tanıdılar geçen yıl tabi, bu bir avantaj, ama oynatmaya çalıştıkları bol paslı total futbol sistemi ne altyapısı eksik Türk Futbolcusuyla başarı getirir ne de pres gücü yüksek Türkiye Liginde iş yapar. Zayıf takımlara karşı Ali Sami Yen’de hem göze hoş gelen futbol oynayıp hem de kazanabilirler ama Anadolu’ya gittiklerinde o topu oynatmazlar Galatasaray’a. Geçen yıl da bu yaşandı zaten. Rijkaard bu gerçeğe göre takımı ve sistemi revize etmesi gerekir. Neill ve Cana transferlerini bu şekilde açıklıyor ama yine de “bol pas” dan ziyade “pres ve fizik güç” daha önemi değer Türkiye Ligi için. Makukula’nın geçen yıl gol kralı olmasının (hatta Kayserispor’un ilk yarıyı lider bitirmesi) tamamen bu nedendendir.

Muhtemelen Rijkaard geçen yıl oturtmaya çalıştığı sistemi devam ettirecektir gibi geliyor. İkinci yılı olması nedeniyle ve futbolcuların artık sisteme alışmaya başlamış olmaları avantaj. Ama ne kadar alışırlarsa alışsınlar, ortada Barış-Ayhan-Sarp rotasyonu Rijkaard’ın isteklerine cevap verecek gibi gözükmüyor. Defansta ağır Neill ve Servet Galatasaray’ın en zayıf yeri gibi. Sürekli sakatlanan Mahmet Batdal, Baros ve Kewel her an Servet’i tekrar forvet yapabilir Galatasaray’da. Pino ve Cana'nın ne kadar katkı sağlayacağı belli değil, Pino da bir Linderoth potansiyeli var, Cana ise Mustafa Sarp'ın Romen versiyonu gibi.

Durum hiç iç açıcı değil Galatasaray'da. Galatasaray bu yıl Arda’nın verebildiği kadar oynayacak gibi. Arda da olmasa iyice sıradanlaşacak gibi Galatasaray. Arda da tek başına nereye kadar tabi ? Benim Galatasaray için lig sonu tahminim 4-8. Evet, geçen yılı bile arayabilirler gibi geliyor. Rijkaard'la lig bitmeden yollar ayrılabilir, devre arasında Abdullah Avcı gelirse kimse şaşırmasın...

Son bir not. Bundan iki yıl önce Skibbe’yi kovmasaydı Galatasaray, o 5’lik Kocaeli maçından sonra Adnan Polat hocanın arkasında durabilseydi, Skibbe-Feldkamp yapılanması çok iyi sonuçlar verebilir bu yıl lige çok daha iddaalı girebilirlerdi. Skibbe kovuldu da ne oldu ? Ne kazandı Galatasaray ? Tuhaf bir Bülent Korkmaz dönemi ardından Haldun Üstünel yapılanması ve total futbol sevdası, onun da Adnan Sezgin tarafından bertaraf edilmesi..


Benzer şeyi diğer takımlar için de söylemek mümkün, bakınız Fener’in Daum’u Zico’yu göndermesi, Beşiktaş’ın Ertuğrul Sağlam’ı Tigana’yı göndermesi, Trabzonspor’un Sivas maçıyla Ersun Yanal’ın ipini çekmesi gibi... Bu hocalar bugün hala takımlarının başında olsalardı eminim bu takımlar çok daha iyi yerlerde olabilirlerdi.. Merak ediyorum acaba ne zaman bir Türk futbol takımı yönetimi, kötü bir sonuçta camiayı karşısına alıp hocanın arkasında durmaya cesaret edebilecek ? Çok mu zor acaba bu ?

Hiç yorum yok: