26 Eylül 2009 Cumartesi

Gençlerbirliği 2 Trabzonspor 2



Benim beklediğimden çok farklı bir maç olmadı akşamki maç. Sadece skor olarak değil oyun olarak da beklediğim gibiydi. Malesef bunu kabul etmek lazım, bu yıl Trabzonspor böyle gidecek. İki ileri bir geri. Bu sezon böyle devam edecek gibi, kabullenmek Trabzonspor taraftarının sinir sağlığı açısınsan en iyisi olur. Ligide 5. veya 6. Bitiririz diye tahmin ediyorum.

Takımdaki kadro dengesizliği ilk göze çarpan problem. Şöyleki, aynı maçta üç tane sol açık (Gabriç, Alan, Serkan) denememiz ve denenmemiş iki tane de sol açık oynayabilecek (Engin, Barış) oyuncumuz varken takımın toplamında sadece iki forvetimizin olması ve yedek forvetimizin olmayışı yapılan plansız transferlerin en açık göstergesi.

Diğer problem nasıl oluyorda aşağı yukarı geçen yılla aynı kadro olmasına rağmen, sezonun genelinde iyi bir problem sergileyen takım bu yıl böyle inişli çıkışlı ama genelde kötü oynayabiliyor.

Hugo Broos’a gelirsek, eleştirmek için hala erken olduğunu düşünüyorum ama dün akşam iki bariz hatayla “oyunun gidişatına müdahale” anlamında sınıfta kalmıştır... Birincisi ikinci yarıda (özellikle Alanzinho’nun girişiyle pres gücününde düşmesinden dolayı) oyunu domine eden Gençlerirliği karşısında, ikinci golun gümbür gümbür geldiğini göremeyerek oyunu sadece izleyerek yaptı. 60. dakikalar oynandığında durum 2-1 iken bile ben artık beraberliğe razıydım 3-2 yenilmesek en azıdnan diye düşünmeye başlamıştım bile. Gençlerbirliği orta sahada istediği gibi at koştururken kötü, pressiz ve temposuz oynayan Selçuğun yerine veya pas hataları yapan ve yorulduğu belli olan Ceyhun’un yerine Serkan’ı alarak orta sahaya dinamizm getirebilirdi. Ama bunu yapmak yerine 2. gole kadar seyirci kalarak ilk hatasını yaptı.

İkinci golden sonra ise Alanzinho’yu çıkartarak ikinci hatasını yaptı ki bu hata iki yönlü bir hata. Kötü oynasada gole ihtiyaç duyduğun bir anda skoru her an değiştirecek bir oyuncuyu çıkartmak hem de bu oyuncuyu moralmen bitirmek... Neyseki maç sonu açıklamalarında oyuncunun tepkisinin haklı olduğunu itiraf etmesi, ego yapmaması, neden Avrupalı Teknik Direktör sorusuna iyi bir cevap sanırım. Bizim hocalardan biri olsa “kendisiyle konuşacağız” açıklaması yaparak “siz merak etmeyin ben onu adam ederim” imajı verirdi.

Tabi tüm bunların yanında Gençlerbirliği’nin de hakkını vermek lazım. Çok iyi top oynadılar, Trabzonspor’u sahadan sildiler. Thomas Doll çok iyi bir takım ortaya çıkartmış ve neden bu ligin namağlup dört takımından biri olduğunu gösterdi dün akşam. Umarım Cavcav kendisiyle uzun süre çalışır, zira bu tip hocalar ligimizin de kalitesini yükseltirler.

Maçla ilgili diğer notlar Yattara ve Sylva ile ilgili. Yattara sakatlanmazsa takıma çok şeyler verebileceğini dün oyuna girdiği son 10 dakikada gösterdi. Orta sahadan aldığı topu direk sıfıra indirip adrese teslim muz orta yapacak değil Türkiye’de, dünya da bile fazla oyuncu yok. Diğer notumuz da Sylva için. Özellikle yediği ikinci golde hatası vardı ki ilk golde bile kurtarabilirdi. Geçen hafta yediği golde (kornere çıkmayarak Orhan Ak’ın kafasından yediği gol) ve ligin ilk haftasında Sivas’tan yediği gol (Kamanan) düşünülürse, kredisinin azalıyor ve yavaş yavaş form durumlarına göre Tolga veya Onur’a şans tanınabilir. Bu yıl zirve yarışında olunmayacağı için bence iyi bir deneme sezonu olabilir, böylece seneye Sylva ayrıldığı zaman yeni bir kaleci alınmalı mı yoksa eldekiler iyi mi sorusuna da cevap bulmuş oluruz...


Sonuç olarak yazımın başında da söylediğim gibi bu yıl böyle geçecektir. İki ileri bir geri yani. Haftaya muhtemelen G.Antep’e yeniliriz, hoca istifa sesleri yükselir sonra da takım o gazla ve hırsla Galatasary karşısında Sami Yen’de iyi top oynar berabere kalır... Burda merak ettiğim Hugo Broos sezon sonunu görebilecek mi acaba yoksa devre arasında göderilip Şenol Hoca’yla mı anlaşılacak...



22 Eylül 2009 Salı

Trabzonspor 3 Antalyaspor 1, Çıkış sürüyor...




İki haftalık bir çıkış ve atılan 9 gol. Oynanan oyun olarak çok bir fark yok ama skor ve sonuç olarak var. Muhtemelen önümüzdeki hafta Gençlerbirliği maçıyla da devam edecektir bu çıkış. Son iki yılda Trabzonspor’un zaman zaman yakaladığı bu çıkışlar hep iddadan uzaklaştığı dönemlere denk gelir... Ne zaman tekrar iddaalı bir hal alsa yine puan kayıpları başlar. Geçen yılın son 5 haftasına bakalım mesela, Sivas maçı kaybedilip ligdeki iddaa bitince seri galibiyetler başladı ama ne zaman son hafta şampiyonlar ligi iddaası ortaya çıktı Avni Aker’de Fenerbahçe’ye karşı kaybedildi. Şimdi de yaşanan benzer bir durum. Üst üste yaşanan puan kayıpları takımın üzerindeki stresi aldı ve stres kalmayınca da rahat galibiyetler gelmeye başladı. 3-4 hafta sonra tekrar zirveye yaklaşılırsa tekrar puan kayıpları başlar...

Bu durumun nedeni stresli anlarda skoru yüklenecek, takımı sürükleyecek lider ve tecrübeli oyuncu eksikliği... Bu Fatih Tekke olabileceği gibi başka bir isim de olabilir. Ersun Yanal’ın geçen yılki Yusuf ısrarı da bu yüzdendi zaten. Ama görünen o ki eldeki kadronun puan kaybede kaybede tecrübe kazanması beklenilecek. 2-3 yıl sonra eldeki futbolcular “Lider” ve “Tecrübeli” oldukları zaman Rus kulüplerine gitmezler umarım...


Maça gelince söylenecek çok fazla birşey yok... İlk 5 haftadan çok farklı bir oyun oynandı diyemeyiz. Ortasaha dörtlüsünün (Gabric, Serkan, Collman, Selçuk) 442 sisteminde en ideal dörtlü gibi durduğunu gördük... Hem çok koşuyorlar hem de oyunu iki yönlü oynayabiliyorlar... Ama Yattara ve Alanzinho ne olacak sorusu cevap bekliyor hala... Engin takım oyununu anlamadığı sürece yedek kulübesinde oturmasında fayda var, oyuna girdiği gibi seri top kayıplarına başladı. Alanzinho’nun özellikle öne geçilen maçlarda daha önce oyuna girmesi lazım, 4.5 m Euro’luk bir adamı son 3 dakka oyuna sokmanın bir mantığı yok. Gabriç için neden bu kadar ısrar edildiğini de anlamış olduk bu maçta, Szymek transferinden sonraki en verimli transferimiz olcak gibi.. Umarım sonu benzemez... Bunun dışında önümüzdeki haftalarda takımın kaderi yine Umut-Gökhan ikilisininin eline bağlı diyebiliriz.. İzleyip göreceğiz...


Bunların dışında yedek kulübesinin güçlenmesi, Collman’ın takıma git gide daha da oturması ve Umut’un özellikle güveninin yerine gelmesi diğer olumlu gelişmeler... Yattara’sız kolbastı ise eksik kalmış...





Son söz : Bu iki galibiyet umarım taraftarlar arasında gereksiz bir heyecan oluşturmamıştır, zira yine hayal kırıklığı olur...


Not : Fotolar resmi siteden...

14 Eylül 2009 Pazartesi

İ.B.B 1 - Trabzonspor 6

Trabzonspor’un gerçekten ihtiyacı vardı yoksa olası bir mağlubiyette işler çok daha karışabilirdi... Tabi maçın başında Egemen’den o goller gelmese Belediye bu kadar rahat teslim olurmuydu bilemeyiz... Ama sonuçta Trabzonspor için çok önemli bir galibiyet oldu, artık önümüzdeki haftalara bakıyoruz...



Maçla ilgili çok söylenecek çok fazla bir şey yok, Hugo Broos’un Diyadin’i dinlemeyip kendi bildiği sistem olan (aynı zamanda Ersun Yanal’ın takıma yerleştirmek için bir yıl harcadığı) çift forvetli sisteme dönmesi de önemli. Orta sahada 4 tane koşan adamla (Collman, Selçuk, Serkan, Gabriç gibi) bu sistem çok güzel işler... Tayfun ve Ferhat’ta bekler olarak çok iyi desteklediler orta sahayı... Tek handikap Yattara ve Alanzinho.. Oynatsanız dert oynatmasanız dert... Bekleyip göreceğiz hoca ne derece verim alabilecek bunlardan...

13 Eylül 2009 Pazar

Hayal Kırıklığı : Trabzonspor ve Sivasspor

Sezon öncesi tahminlerimizi yaparken sezona iddalı giren Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yanında Trabzonspor ve Sivasspor’un da ciddi bir şekilde şampiyonluk yarışı vereceğini söyleyerek bayaa bir yanılmışız.. Özellikle Sivasspor’un durumu oldukça vahim, bu akşamki maçta olası bir İstanbul Belediye mağlubiyetinde Trabzonspor içinde kabus başlar...



Sivasspor çok güzel bir transfer planlaması yapmıştı aslında ama hesapta olmayan şey istenilen transferlerin son anda yatmasıydı. Burda tabi küçük Anadolu şehirlerinin en büyük handikapı ortaya çıkıyor, önemli futbolcuların bu tip şehirlere gelmek istememeleri. Sonuç olarak eldeki gönderilen futbolcuların yerlerinin doldurulamaması, önemli oyuncuların sakatlıkları, Avrupa Kupasındaki hayal kırıklıkları derken dünkü Manisa mağlubiyetiyle 2 yılda büyük takım olunmadığını anlamış oldular... Şu anda kötü bir sürec yaşıyorlar, eğer bu süreci atlatamazlarsa, ve Bülent Uygun ayrılırsa ciddi anlamda kümeye oynarlar. Yok büyük takım refleksi gösterip kötü günleri atlatabilirlerse, sakatların da dönmesiyle ve yeni oyuncuların da uyum sürecini atlatmalarıyla yine üst sıralara tırmanırlar. Şampiyonluk mücadelesi vermeyecekleri için önümüzdeki yılın planlamasını daha rahat yapabilirler, genç oyunculara daha çok şans verebilirler ...

Trabzonspor’a gelince söylenecek çok şey var. Sezon öncesi hazırlık maçları ve Sivasspor maçındaki güzel oyun ciddi anlamda bizi yanılttı. Sadri Başkan’ı tanımak mümkün değil, geçen yılki iş bitirici vizyon sahibi Sadri Baba gitmiş yerine Nuri Albayrak gelmiş sanki. Geçen yıl sol açık diye alınan Alanziho ve sonrasında yine sol açık diye alınan Engin’den sonra sol açık diye Gabriç alınması tam bir transfer plansızlığı. Üçü de iyi futbolcu tamam ama takım forvetsizlikten kırılıyor. Tabi bu hataların hepsi Ersun Yanal’ın gönderilmesi ve bir yıldır yapılan planlamanın mahvedilmesiyle başladı.. Benim bu yıldan Trabzonspor için ümidim yok, daha ziyade İngiltere ligini takip etmeyi düşünüyorum. Favorim Liverpool ama gönlümden geçen Gunners-Arsenal...





10 Eylül 2009 Perşembe

Fatih Terim İstifa

Hoca İstifa...





Bu ifadeyi kullanmayı pek sevmem ama bunu nedense Fatih Terim için kullanmak çok zevkli...

Avrupa Kupası eleme maçlarında rakip kalecilerin yediği kova goller (Norveç, Yunanistan), hakem yardımları (Macaristan maçıydı sanırım), Kupada mucizevi son dakika galibiyetleri ve dünyanın belki en iyi 3 kalecisinden birinin (Cech) yaptığı hata gibi tesadüfleri göremeyip ego’sunun esiri olup antipatikleştikçe antipatikleşen bu insanı milli takımın başında görmek istemiyorum...

Kim mi gelsin ? Hiddink uygundur bence... Sever milli takımları, Rusya’da da üşümüştür artık bence.

Not : Adamlarin frikik golleri güzeldi...