16 Ocak 2012 Pazartesi

Trabzonspor lige geri döndü TS 4 SS 0




Geçen hafta Trabzonspor için lig yeniden başlıyor demiştik, ve Samsunspor galibiyetiyle de iyice lige geri dönmüş oldu. Şampiyonlar Liginin yoğunluğu olmayınca işte, 4 hafta sürpriz puan kayıpları olmadan geçildi ve ilk dört sıradaki yerini geri almış oldu Trabzonspor..

Ligdeki sıralama bir yana, oynanan baskılı ve dominant oyunda, Trabzonspor için beklentileri arttıran diğer bir faktör... Forvet hattı biraz becerikli olsa, çok daha abartı bir skor çıkabilirdi ortaya.. Herique, Burak, Colman ve Olcan'ın birer tane, çok net atabilecekleri pozisyonlar vardı... Ben bile bu göbekli halimle atardım o golleri.. Kaçan penaltı konusuna ise şimdi girmiyorum, birazdan gelecem oraya..

Tabi bu iyi futbolda Samsunspor'un çok kötü futbolunu da görmek gerekir.. İki haftadır 4'er tane yemeleri ve oynanan silik futbol hiç de iyiye işaret değil Samsunspor için.. Toplama takımla takım olunamayacağının bir başka örneği daha olmak üzereler..

Trabzonspor'a geri dönersek, zayıf rakibi karşısında hem pozisyon vermemesi hem de oyunu istediği gibi oynaması olarak herşey çok olumluydu.. Dediğim gibi, çok daha fazla fark da olabilirdi, 7-8 bile olabilirdi.. Ama öte yandan, 7-8 bile olabilecek bir maçın uzun süre 1-0 gitmesi de ayrı bir garip, her an maç terse de dönebilirdi.. Oysa iyi oynuyorsanız, skoru hemen rahatlatmanız gerekir..

Hernekadar pozisyonlar cömertce harcanmış olsada, Olcan-Halil-Alanzinho-Burak hücum hattı ligin ilk yarıdaki arayışlardan sonra en verimli hücum hattı olarak ortaya çıktı diyebiliriz.. Henrique bu hattı biraz zorlamakla beraber, Volkan Şen ve Adrian gibi oyuncuların şanslarını pek kullanamadıklarını görüyoruz..

Burak için hakkatten söyleyecek bir şey bulamıyorum.. Rekor bir gol sayısına doğru gidiyor.. 30 golü geçecek gibi, 40 olur mu ? penaltı kaçırarak olmaz tabi..

Bu penaltı konusuna da ayrıca değinmekte fayda var.. Yıllardır söylerim, takımın panaltıcısı dahi olsa, penaltı pozisyonunun içindeki adam penaltı AT-MA-MA-LI.. Bir istatistik yapılsa, eminim penaltının içinde olan oyuncunun kullandığı penaltıların çoğunun kaçtığı görülür.. Şöyle düşünün, penaltı atışından en fazla 1 dakika (60 saniye) önce Burak 50-60 metrelik bir depar/dripling yapıyor.. Muhtemelen nabız 170-180 cıvarına çıkmış durumda.. Bir dakika içinde nabızın düşeceği yer en fazla 120-130 olur, yani hala heyecanlı ve hala sağlıklı düşünemiyor.. Kendine güvenmek başka birşey, işi garantiye almak başka birşey.. O pozisyonda Burak'ın akıllı davranıp Colman'a felan attırması gerekiyordu, hatta Şenol Güneş'in böyle bir uygulama yapması gerekiyor.. Penaltıyı sen yaptırdıysan, atışı başkası yapsın...


Burak dışında Olcan ve Alanzinho Trabzonspor'lu taraftarların yüzünü güldüren diğer oyunculardı.. Ama önemli olan Samsunspor maçında değil, daha zorlu Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş maçlarında yüzleri güldürebilmek.. Yinede, ileri dörtlü oynadıkça ritmini bulacaktır, ve ligin sonlarına doğru formunun zirvesine çıkabilir, böyle bir form yükselişi Trabzonspor'u play-off'un sürprizi yapabilir.. Zira, şampiyonu bugünkü form durumundan belki daha fazla, 3 ay sonraki form durumu belirleyecek.. O yüzden özellikle Galatasaray'ın bugünkü formuna bakıp onu şampiyon ilan edenler, sürprizle karşılaşabilirler play-off'un sonunda...

Celustka, Cech ve Colman takımın kalitesini yükselten yabancılar olurken, özellikle Cech ve Celustka'nın uyumları her gün biraz daha artıyor..

Aykut'da oynadıkça açılıyor gibi, ama biraz daha atletiklik kazanması gerekiyor.. Kondisyon çalışmalarının yanına daha esneklik çalışmaları tavsiye ederim ben.. Ne biliyim, aerobik dersi alsın, hatta pilates felan yapsın.. Biraz ağır kalıyor, eğer çevikliğini arttırabilirse bir Vieria olabilir, aksi takdirde yeni bir Hüseyin Cimşir'den fazlası olmaz.. Lafı gelmişken, napıyor acaba Hüseyin Cimşir...?

Samsunspor'a geri dönecek olursak.. Öncelikle nedir bu Samsunspor seyircisinin Trabzonspor nefreti ??? Eskiden tatsız şeyler olmuş tamamda, 20 yıl önceki tatsızlıkları devam ettirmenin anlamı nedir ? İki Karadeniz takımı, dost olsa Karadeniz kazanır, düşman olsa Karadeniz kaybeder..

Samsunspor takımına bakarsak, kaliteli oyuncuları bir araya toplamışlar güzel, iyi bir hoca bulmuşlar ve kötü gidişata rağmen hocayı kovmuyorlar bu da güzel, takım pozitif oynamaya çalışıyor bu da güzel.. Neden olmuyor ? Çünkü bu yapılan şey meyvesini 1-2 yılda verir, 5 ayda vermez.. Eğer bu yıl düşmezlerse önümüzdeki yıllar daha rahat geçer, ama bu yıl kolay atlatılacak gibi durmuyor.. Bu saatten sonra hoca değiştirmek felan da pek fayda getirmiycek gibi ama yine de Yılmaz Vural veya Hikmet Karaman alternatifleri düşünülüyordur muhtemelen..


Son söz.. Ne demiş eskilerden Ahmet Suat Hoca.. Atanınla Tutanın iyi olacak.. 

Gençlerde Yükseliş, Eses'te fırtına öncesi sessizlik - GB 2 ES 1


Ligde Fuat Çapa ve Ersun Yanal gibi hocaların olmasının değeri pek bilinmiyor, aslında çok değerli hocalar.. Benim için keyif verici bir durum en azından, ve böyle iki hocanın maçı olunca da kaçırmadık tabi, tribündeki yerimizi aldık hemen..

Hocalardan başlamışken, hocalardan devam edelim.. Eskişehirspor, Ersun Yanal'ın arkasında durur ve gerekli transferleri yaparsa 3-4 yıl sonra şampiyonluk gelir, şu anki puan kayıpları biraz fırtına öncesi sessizlik gibi görüyorum.. İnanın "şampiyonluk gelir" sözüyle abartmıyorum, Ersun Yanal'da bu yeterlilik, Eskişehir'de bu potansiyel var.. Ersun Yanal kendi oyununu oynatmaya başladıkça goller ve puanlar gelecektir.. Gençlerbirliğinde ise, İlhan Cavcav'a kimse söz söyleyemiyor tabi de, artık her yıl hoca değiştirmeyi bırakıp, Fuat Çapa'ya güvenirse, ve ona biraz zaman ve fırsat tanırsa istikrarlı bir çizgi yakalanacaktır.. En azından taraftar desteğini vermiş, Behzat Ç. göndermesiyle..


Maça gelmeden önce biraz da futbolculardan bahsedelim.. Eskişehirspor'dan başlayalım.. Alper Potuk... Yıllardır bu işin içindeyim, iyi kötü takip ederim.. Futbolcuyla büyük kulübün anlaştığını ama büyük kulüple futbolcunun kulübünün anlaşamadığını çok gördüm de, bu tersi durumu ilk defa görüyorum.. Helal olsun Alper'e.. 20 yaşında hemen atlamamış Fener'e gitcem diye.. Futbolcunun akıllısını sevmişimdir hep.. Adam 20 yaşında olgun hareket edebiliyor..
Fenerbahçe transferi neden olmadı, detayları bilemiyoruz tabi, o yüzden kesin konuşmamak lazım.. Fener küme düşerse serbest kalırım maddesi istemiş diyen de var, para da anlaşamamışlar diyen de var.. Bu sebeplerin etkisi olsada, gelişim sürecinde bir oyuncu olarak, sürekli oynamayı tercih ettiğini düşünüyorum ben.. Ersun Yanal'la çalışma fırsatı da bir genç futbolcu gelişimi için çok önemli tabi..
Bugün Selçuk İnan bu noktaya gelebildiyse, Manisaspor ve Trabzonspor'da sürekli oynamış olması, ve Ersun Yanal'la çalışmış olması sayesindedir.. Olcan Adın benzer bir örnek.. Eğer Olcan Adın 5 yıldır Fenerbahçe'de yedek otursaydı, bugünkü seviyesine gelebilir miydi ? Sezer Öztürk var şimdi Eskişehir'den Fener'e giden, kariyerinin gidişini hep beraber izleyeceğiz bakalım.. 2 yıl sonra Samsunspora gider veya Eskişehir'e geri döner.. İstanbul'a gitmek uğruna kariyerini harcayan bir başka oyuncu olarak.. Veya Uğur Boral, Semih Şentürk, Özer gibi isimlerin 7-8 yıldır takımlarında sürekli oynuyor olduklarını düşünsenize, bugün bu noktada mı olurlardı ? Ha Gökhan Gönül örneğini gösterebilirsiniz, ama çoğaltamazsınız bu örneği.. İstisnai durum olarak kalır, ve de istisnalar kaideleri bozmaz.. Nedir kaide.. Genç ve gelişime ihtiyaç duyan oyuncu, sürekli oynayacağı takıma gitmelidir... Kafası çalışıyorsa tabi..

Alper'in zekasını oyununda da görebiliyorsunuz.. 20 yaşında bir oyuncu olarak, gayet soğukkanlı, topu alışı verişi, oyun kuruşu, topa hakimiyeti, top sürüşü, oyunu okuması her yönüyle keyif veriyor.. Ersun Yanal'la beraber göstereceği gelişim, ve biraz da takımın liderliğini üstlenmesiyle, çok özel bir oyuncu izlemeye başlayacağız gibi.. Yanındaki Veysel ve Hurriye gibi oyuncular da onun için ayrıca bir şans...

Alper gibi parlayan bir yıldızdan, gelelim Batuhan gibi sönen bir yıldıza.. Ersun Yanal gerçekten Batugol için son şans gibi, çünkü Batugol çok kötü durumda.. Kendisi acınacak duruma.. Hiç bu kadar kötü bir Batuhan görmemiştim.. Batuhan'ın yerine Kamara veya Mehmet Yıldız oynamış olsaydı, bu maçı Eskişehir 3-2 kazanırdı, o kadar fark ederdi yani.. Muhtemelen Ersun Yanal da bunun farkında ama 3-4 yıllık planlar yaptığı için Ersun Yanal, bugün kaybetmek pahasına Batuhan'ı sahaya sürüyor ve muhtemelen sürmeye devam da edecek.. Çünkü Ersun Yanal şampiyon olmak için Batuhan gibi değerleri kazanması gerektiğini biliyor...
Ama Batuhan bu güvenin hakkını ne kadar verir bilemem.. Çok kilolu ve hantal gördüm.. Fit olabilmesi için en az 7-8 kilo vermesi gerekiyor, ve bunu güç kaybetmeden yapması lazım.. Sağlıklı bir şekilde fit olabilmesi en az 4-5 ay demek.. Bir Burak Yılmaz'ın vücuduna bakıyorsunuz, gram yağ yok, bel incecik, dolayısıyla atletik, çabuk ve güçlü bir forvet olabiliyor.. Öte yandan Batuhan'a bakıyorsunuz, hantal ve ağır bir golcü görüyorsunuz.. Kıçını kaldıramıyor afedersiniz.. 18 yaşında milli olan bir oyuncunun boşa giden yıllarını izlemek insanı üzüyor kendisi pek sallamasada, oysa hakkatten bir Zlatan İbrahimoviç olabilirdi.. Yıllar önce Mustafa Denizli'ye "ben seneye burdayım ama sen burda olurmusun bilemem" demesinin üzerinden kaç yıl geçti, Eskişehir ilinin sınırlarının dışına bile çıkamadı.. Ve dün, Batuhan yerine başka bir forvet oynasaydı, büyük ihtimal Eskişehirspor 3 puanla dönen taraf olacaktı..

Bunların dışında, Dede, Veysel, Hurriyet Eskişehirspor'da top ayağına yakışan isimlerdi..

Gençlere gelirsek, fazla detaya girmiycem ama Yasin ve Soner Gençlerbirliğinin parlayan yıldızları olarak dikkat çekiyor şimdiden.. Hurşut ve dün oynamayan Aykut Demir'le beraber, Tum, Zec, Mehmet Sedef gibi oyuncuların üzerine kurulacak bir takım, bu ligi fazlasıyla renklendirir..

Bir de taraftar olsa biraz.. Hani derler ya bir avuç taraftar.. İşte öyle.. Tribünlerdeki yer yer boşluklar göze çarpıyor.. Maçın sonunda bu bir avuç taraftar, sayıca kendilerinden fazla olan futbolcuları bir de tribüne çağırdılar..


Ankara'nın diğer tarafında ise Ankaragücü tam bir ibretlik düşüş içinde.. Takım düşmeye görsün işte, ve düşerken yanında seyircisinden başka kimsesi kalmıyor.. Hakan Kutlu'ya ve Ankaragücü'nün bebelerine kolay gelsin diyoruz, ve Ankaragücü'nü bu hale getirenler de koltuklarında sıcak sıcak oturmaya devam etsinler bakalım.. Ama devran döner elbet birgün !

Maça gelince, pozisyon açısından kısır bir maç olsa da, izlemesi benim açımdan zevkliydi diyebilirim.. Maçı televizyondan izlesem zevk alamazdım belki ama çıplak gözle izlemenin avantajı işte.. Takımların dizilişlerini, kurgularını oyun yapılarını çok daha iyi görebiliyorsunuz.. Dedim ya Fuat Çapa ve Ersun Yanal önemli diye, işte ikisi de modern bir sistem oturtmaya çalışmışlar.. Öyle dan-dun göremiyorsunuz, ileriye şişirilen toplar ise çok az.. Gençlerbirliğinde ileriye şişirilen değil, Yasin'in veya Hurşut'un önüne atılan toplar varken, Eskişehir'de Batuhan'a şişirme çabası bazen oluyordu.. Ama genelde orta sahadan kanatlara ve dikine organize edilmeye çalışılan ataklar.. Her iki takımın ortasaha liderlikleri ise gencecik isimlerin elinde.. Bir tarafta Alpre diğer tarafta Soner..

Maçın genelinde ise Gençler bir adım daha öndeydi.. Biraz daha organizeydiler, biraz daha iyi pas yaptılar ve daha iyi pozisyonlara girdiler.. Eskişehirspor ise yeni hocasının sistemine ayak uydurma sancıları içinde.. Sancılar bakalım ne zaman kesilecek..

Goller ise çok şık ve usta işiydi.. Tüm goller için bunu söyleyebiliriz, ki gollerin tekrarını hala göremedim.. Staddan gördüğüm çok güzel goller olduklarıydı..


Ve Eskişehirspor için maçın kırılma anı kaçan penaltı.. Penaltı kaçtı ama bizim objektifimizden "o an" kaçmadı tabi :) Ha maçın hakkı da Gençler'indi demiştik yukarda, yine de 85. dakikada gelen bu penaltı gol olsa, Gençler yine yalan olacaktı..


Penaltıyı kaçıran Eskişehirspor, bir dakika sonra kendi kalesinin direğinde patlayan bu şutu izledi.. En çok da kaleci İvesa izlemiş gibi, ama "o an" yine bizim objektifimizden kaçmadı..


Ankara'ya yakışan bir stad, ve Ankara'ya yakışan takımlar görmek dileğiyle.. Eyyy Ankara zenginleri.. Ankaragücü'ne sahip çıkın, ve eyy İlhan Cavcav, 30 yıldır yaptığından farklı olarak bu sefer hocayı kovma, Fuat Çapa'ya fırsat ver...


7 Ocak 2012 Cumartesi

Trabzonspor için Lig başlasın... İBB 0 TS 2




Maçın ilk dakikasında Halil’e yapılan penaltı verilmiş olsaydı, çok farklı bir maç izleyebilirdik… Onun yerine 80 dakika boyunca sürekli faul yapan, kapanan, boş alan bırakmayan ve ya tutarsa diye uzaktan şut vuran İstanbul B.B. karşısında bireysel yetenekleriyle bir şeyler yapmaya çalışan Trabzonspor izledik.. Taa ki 80. dakikaya kadar..


80. dakikadan sonra ise, İ.B.B.’nin son çırpınışlarına karşı Trabzonspor’un kontra atak girişimlerini izledik..

İstanbul B.B. takımı ligdeki anlayamadığım takımlardan biri.. Öncelikle kadrosu çok kötü, elle tutulur tek adamları Kamil Zeyad ve biraz da Doka. Oynamayan Webo var birde. Kalan hiçbir futbolcu Süper Lig standartlarında değil. Takımın kötü olmasının üzerine bir de Arif Erdem’den teknik direktör yapmaya çalışıyorlar ki gerçekten anlamak mümkün değil.. Arif Erdem’le bakalım Belediye takımı nereye varacak…

Trabzonspor’a gelirsek, sezon başında Selçuk olmadan Burak oynayamaz diyen futbol cahilleri şimdi ne düşünüyor acaba ? Burak müthiş işler yapmaya devam ediyor.. Gerçekten ilerde torunlara anlatılacak hikayeler bırakıyor bize.. Babalarımızın bize Ali Kemal’leri Necmi Perekli’leri anlattığı gibi bizde torunlara Fatih Tekke, Gökdeniz, Yattara ve Burak’ları anlatacağız sanırım..

Gözlerin üzerinde olduğu bir diğer oyuncuda Olcan’dı… Maçın başında heyecanını biraz kontrol edebilse, nerdeyse Trabzonspor formasıyla ilk topa dokunuşu golle sonuçlanacaktı.. Sanırım Ersun Yanal döneminden beri sol kanatsız oynayan Trabzonspor’un sol kanadına cuk oturcak gibi.. Bu da ilerde Halil-Burak ikilisi, veya Henrique-Burak ikilisi izlenebilir demek, bence üretken bir gol hattı olabilir bu…

Fazla uzun yazmıycam, çünkü maçın önüne geçen acı bir kaza haberi geldi.. Maça gitmek için yola çıkan dört taraftar İzmit cıvarında kaza geçirip hayatlarını kaybetmişler.. Hayatını kaybeden genç taraftarlara Allah rahmet eylesin demekten başka bir şey elimizden gelmiyor.. Üzücü bir durum, hayat devam ediyor evet ama, insan hayatı her şeyin önünde tabiki…

6 Ocak 2012 Cuma

Tolga vs Onur


Uzun yazıyı görüp, "özet geç" diyenler için baştan fikrimi söyliyim.. Onur'un kaleye geçme vakti gelmiştir.. Bunu yazarken Tolga için içim acıyor ama, hayatta bazen bu tip anlarla yüzleşmek kaçınılmaz oluyor işte..

Geçen yıla kadar kalecisizlikten isyan eden Trabzonspor taraftarının yaşadığı bu ikilem, "körün istediği bir göz, Mevlam verdi iki göz" gibi birşey oldu..

Şu anda aktif yerli kaleciler içinde en iyi 5 kaleciden 2'si diyebiliriz Tolga ve Onur için sanırım, ve de aynı anda Trabzonspor kadrosundalar.. Bir tarafta sakatlığı geçen ve formasını geri isteyen 22 yaşında geçen yıl 82 puan toplanmasında direk katkısı olan Onur, diğer tarafta ise yine geçen yıl kırık burnuyla hayatını ortaya koyan, Trabzon'un içinden yetişmiş, yıllarca yedekliği kabullenip sürekli kendini hazır tutmuş ve sıra ona gelince de görevinin hakkını vermiş çok formda bir Tolga.. İkisi de milli.. İkisi de bizim dışardan gördüğümüz çok düzgün ve karakterli insan oldukları (konuşmalarından, hal ve tavırlarından... Yoksa kankalığımız yok kendileriyle..)

Öyle bir problem ki bu, ikisini aynı anda oynatma şansınız da yok.. "Sergen ve Tümer beraber oynar mı ki ?" gibi bir soru da değil bu, biri oynamak ve diğeri yedek olmaz zorunda.. Hatta rotasyon bile yapamazsınız, kaleci sürekli olmak zorunda.. Biri tercih edilmek zorunda..

Birisi yaşlı olsa hadi emekli oluyor felan diycez ama öyle bir durum da yok, biri 28 diğeri 22 yaşında..

Sonuç çok acı.. Ya birinin takımdan ayrılması gerekiyor, ya da kendi kariyerinin yok olması pahasına yedekliği kabullenmesi gerekiyor.. Gerçekten çok üzücü bir durum..

Yazının başında söylediğim Onur tercihimin sebeplerine gelirsek.. Her ne kadar Tolga çok formda görünsede, şu ana kadar ligdeki 18 maçta 22 gol yemiş bir Tolga var ortada.. Evet belki 22 tane de kurtardı ama, Onur kalede olsaydı en az 7-8 gol daha az yerdik ve bu da belki 10-12 puan kadar etkiyebilirdi puan tablosundaki yerimize..

Tolga umarım bu yazıyı okumazsın, moral bozucu.. Yazarken benim bile canım sıkıldı bak şimdi.. Yaw Tolga'cım neden 2-3 yıl önce böyle kalede devleşmedin.. Neden Onur'un gelmesini bekledin ? Ersun Hoca zamanında neden kendine güvenin yeterli değildi.. Ne Tony Silva gelirdi ne de Jeferson'lar felan.. Şans da buldun.. O 30 metreden yediğin golleri keşke o zaman tutsaydın da şu anda yeni Şenol Güneş'imiz olsaydın.. Ama olmadı Tolga'cım.. O forma Onur'un hakkı.. Umarım hak yerini bulur..


bakma öyle melül melül :(

4 Ocak 2012 Çarşamba

Burak 2 Manisa 1



İki golü de Burak atmadı belki ama gollere bakınca, Hüseyin Tok'tan sökmek suretiyle yaratılan Burak pozisyonları olduğunu görüyoruz, o yüzden böyle bir Burak 2 Manisa 1 başlığı olur bence..

Maça gelince nerden başlasam bilemiyorum..

Trabzonspor'un her gün biraz daha Burak'a bağımlı oyun stilinden mi bahsetsem ?

Kemal Özdeş'in vasat kadroyla ortaya çıkardığı müthiş takımı ve Manisa'nın oynadığı modern futbolu mu anlatsam ?

TFF'nin saçma sapan fikstür çekimler, 1 haftalık devre arası uygulaması ! ya da ara transferin ikinci yarı başladıktan sonra açılması gibi saçmalıklarına mı değinsem ? Behzat Amirim olsa da "saçma sapan konuşma be" dese şu federasyona..

Halil'in ne kadar kıymetli bir oyuncu olduğunu mu anlatsam uzun uzun ..

İsaac Promise'ın taraftarı nasıl kansere sürükleyebileceğini ve futboldaki ofsayt kuralını ortalama bir kadın kadar bile anlamadığını mı ? Kaçırdığı gole ve Kahe ve Makukulayı yedek bırakmasına hiç girmiyorum bile..

Manisa'nın iyi futboluna daha çok mu yer ayırsak acaba onu da bilemedim.. Maçın sonlarında heyecanın dorukta olduğu anlarda bile nasıl soğukkanlı paslaşmalar yapabildiklerini mi irdelesek ?

Volkan Şen'i yuhalayan ve ıslıklayan Trabzonspor taraftarına, çok değil bundan 1.5 yıl önce Burak'ı da böyle ıslıkladıklarını mı hatırlatmalı, yoksa Volkan'a sabırlı olmasını ve iyi oynamaya başlayınca seyircinin de onun yanında olacağını mı söylesek.. Ve 25 yaşında bir futbolcu olarak artık aklını da yeteneğiyle birleştirmesi gerektiğini mi hatırlatsak...?

Ahmet İlhan, Yiğit, Akaminko ve Murat Erdoğan dışında kalbur üstü oyuncuları olmadığı halde, ve bu oyuncular dahil hiçbir oyuncularının büyük kulüplerde kadroya giremeyecek olmalarına rağmen, Manisaspor'un ortaya koyduğu takım oyunu ? Taktım ben Manisa'nın oyununa.. Kemal Özdeş'in elinde iki tane ayağı düzgün adam olsa şampiyonluğa oynatır herhalde takımı.. Ersun Yanal'ın ekibinden çıkmış olması, Ersun Yanal için bir kayıp mı yoksa Kemal Hoca için bir başlangıç mı onu da bilemedim..

Ve Trabzonspor'un geçen yılın ikinci yarısından beri her gün biraz daha takım oyunundan bireysel oyuna doğru gidişi...

Son olarak da, hazır Zokora'da yokken, Olcan'dan Selçuk gibi bir çift yönlü orta saha oyuncusu olur mu diye de not düşürerek mi bitirsek yazıyı..