30 Nisan 2012 Pazartesi

Şike Artık Serbest, herkese hayırlı olsun..




Yıldırım Demirören: Şike teşebbüslerinin sahaya yansımadığı anlaşılmıştır.




Bir şikenin sahaya yansıyıp yansımadığı nasıl anlaşılabilir ? Bİr takımın tam gücüyle oynayıp oynamadığını nasıl ispat edebilirsiniz.. Bir futbolcu depar atıyor diyelim, kim diyebilir daha hızlı veya yavaş koşabilirdi diye ? O futbolcudan başka kim bilebilir bir golün bilerek kaçırılıp kaçırılmadığını ? Hiç kimse.. 


Sonuçta bir kulüp başka takımın oyuncusuna açıklamasına "şike parası" olacak şekilde banka havalesi de yapmayacağına göre, hiçbir şikenin sahaya yansıdığı ıspatlanamaz ve anlaşılamaz.. Bu da demektir ki "Şike artık serbest".. 


İngilizce olarak da şöyle ifade edebiliriz : "Match-fixing is now legal in Turkey"


Ha zaten öyleydi yıllardır.. Ama en azından artık hukuken de legal oldu, bence olması gereken de buydu.. Parası olan yapsın.. Zaten parası olmayanın şampiyonluk neyine, maç kazanmak neyine ? Hiç Avrupa'da parası olmayan bir takımın şampiyon olduğu görülmüş mü ?


Ama şike bence TFF kontrolünde yapılsın. Şike fonu kurulsun, herkes parasını oraya yatırsın, şike yapmak isteyen kulüp federasyona yazı göndererek ödemesini yapsın, böylece vergi kayıplarının da önüne geçilmiş olur. 


Şikeye evet ama yine de yetmez.. Bundan sonra futbolda başka yenilikler de bekliyoruz.. Örneğin, her iki kulüp te kabul ederse bir takım 11 kişiden daha fazla oyuncuyla sahaya çıkabilmeli.. Bu kuralın Türk futbolundaki gelişimini düşenebiliyor musunuz ? Böylece büyük takımlar, küçük takımlara para vererek 11 yerine 15 kişiyle sahaya çıkarlar, böylece küçük takımlar da para kazanmış olurlar, ve bu parayı altyapılarında kullanabilirler.. Zaten büyük takım yeneceği için sonuç açısından bira sakıncası yok. 


Bunun gibi daha yeni kurallar bekliyoruz.. Yıldırım Demirören ve TFF ekibine de başarılarının devamını dileriz.. 


Futbol mu ? Ne futbolu ? Futbol mu kaldı .. Neyi izleyeceğiz, neyi yazacağız.. 


Akşam Manchester City-Manchester United maçı var premier ligde şampiyonluk düğümünü çözecek maç, futbol açlığımızı gidermemiz açısından iyi gelecektir, tavsiye ederiz.. 









13 Nisan 2012 Cuma

Trabzonspor Kadıköy'de Fener'i nasıl yener ?




Ben mühendisim.. O yüzden olaylara analitik yaklaşırım bazen.. Önce eldeki verilere bakalım :

Fenerbahçe'nin Çarşamba günü oynadığı 120 dakika ve bunun sonucu gelen yorgunluk..
Bir haftadır dinlenen ve maça hazırlanan bir Trabzonspor...
Trabzonspor'un yaratıcı, hareketli ve süratli hücum hattı Alanzinho, Olcan, Burak ve Volkan (yedekler Adrian, Henrique, Halil de Şenol Güneş'in klasik değişiklikleri)
Ağır ama ayağı düzgün Fenerbahçe defansı Jobo ve Serdar..

Buradan çıkan ilk sonuç, Trabzonspor'un kondisyon ve hücum gücünün avantajı olduğu ve bunu kullanmak için de tempolu ve saldıran bir taktike sahaya çıkmaları gerektiği.. Bu çok önemli.. Yazımın ana fikri de bu zaten.. Trabzonspor saldırırsa gol atar, skora yatarsa gol yer..

Tempo demişken, şuna da dikkat çekmek lazım. Trabzonspor tempoyu arttırıp saldırınca gol bulan, maçı rölantiye alınca da gol yiyen bir takım olması.. Çünkü ilerde Volkan, Olcan, Burak, Alanzinho ne kadar etkililerse, geride de Mustafa, Giray o kadar güven vermiyor. (Katılmayacaksınız belki ama buna Tolga'yı da ilave ediyorum ben, güzel kurtarışları var ama hala güven vermiyor ve hatalı goller yiyebiliyor.)

Bunu durumu Trabzonpor'un bu yıl oynadığı büyük maçlardan da görebiliyoruz, örneğin:

Son İnönü'deki Beşiktaş maçı.. Trabzonspor rölantide götürüyor maçı, sonra gol yiyince akıllanıyor ve saldırmaya başlıyor, sonuç 1-2. Benzer şekilde Trabon'daki CSKA ve Lille maçları, son Kadıköy'deki Fenerbahçe maçları da benzer şekilde rölantide giden maçta yenilen gol sonrası tempo arttırarak 1-1 bitirilen maçlar..

Son Galatasaray maçı da ters bir örnek.. Tempolu başlayıp golü atıyoruz, sonra rölantiye geçince Galatasaray gelmeye başlıyor.. Ve maç 1-1.

Bu anlattıklarımdan çıkacak sonuç, öncelikle Trabzonspor yenmek istiyorsa maça hızlı başlamalı.. Sonra golü atınca da maçı hızlı oynamaya devam etmeli.. Çünkü rölantide oynamak, Trabzonspor'un bu yıl beceremediği birşey..

Dolaylı olarak buradan çıkacak bir diğer sonuçta, Trabzonspor'un defansif zaafiyetleri ve iyi bir stoper ihtiyacı. Bunun dışında rölanti oyunlarda topu ilerde tutacak bir forvet (Vittek gibi) ve ortasahada pas yapacak top çevirecek Colman ve Zokora alternatifleri de diğer eksikler...

Gelelim detaylara..

Öncelikle fubtolcuların Kadıköy atmosferinden etkilenmemeleri gerekir. Bu yıl çok maç oynadılar üst düzey, o yüzden stad atmosferinin etkisi minimuma düşmüştür artık diye tahmin ediyorum..

Alex, Sow ve Stoch adım attırılmayacak adamlar.. Bunlara dikkat etmeli özellikle Colman ve Zokora. Bunları bir an boş bırakmak demek, topu kaleden almak demek..

Fenerbahçe'nin kanat hücumları da etkili diğer yönleri.. Zigler de Gökhan da etkili gelebiliyorlar, ama bu aynı zamanda arkada boşluk oluşturuyor, kanatlardan gelen ataklarla sonuca gidilebilir.. Geçen maçta da bunu söyledim, kim kanatlardan gelen topa kafa vurcak dedi birisi.. Her kanat atağı kafalık orta demek değildir, benim bahsettiğim sıfıra inilip yerden içeri bırakılacak toplar.. Volkan ve Olcan bu işi çok iyi yapabilirler..

Ortadan gitmeye çalışmak, yani Baroni ve Selçuk (Emre) ikilisini geçmeye çalışmak ise sadece kaptırılan toplardan gol yemek anlamına gelir..

Aslında temelinde durum bu.. Biraz psikolojik faktörler, biraz kurnazca yapılacak teknik direktör hamleleri ile 3 puan çok kolay Trabzonspor'a gelebilir..

Son olarak Trabzonspor'un kaynedecek birşeyinin olmadığını da belirterek, ama kazanırsa Şampiyonlar Ligi potasına da girebileceğini düşünerek maç tahminim 1-3 Trabzonspor lehine diyorum.. Fenerbahçe'nin Kadıköy'de yenilmeme serisi bu maçta bitebilir..


2 Nisan 2012 Pazartesi

Futboldan geriye ne kaldı ?


Türk futbolu ölmüş durumda, merak edilen soru ise tabuta son çiviyi kim çakacak acaba ?



Yıllardır herkesin bildiği, aleni bir hal alan şike-teşvik pisliğini temizlemek için bulunmaz bir fırsat çıkmış durumda, ama Başbakan dahil herkes bu pisliğin üstünü nasıl örterizin peşinde... Bu pisliği temizleyelim diyen yok.. 

Şike var mı yok mu diye tartışan bile yok aslında, ceza verilsin mi verilmesin mi tartışılıyor artık...

Sonuç, 33. haftaya ertelenen Trabzonspor-Fenerbahçe maçı ve çıkan olaylar.. Sanki problemler ertelenince, şikeye ceza verilmeyince problem çözülmüş oluyor.. 

Şimdi Trabzonspr ceza alacak. Sahası kapanacak. Ve muhtemelen o kapalı saha da Fenerbahçe maçına denk gelecek, veya getirilecek.. 

Ama kimse sormayacak bu Trabzon insanının isyanı neye kime ? Bir yıldır temizleyemediğimiz bu pisliğin sonu nereye varacak diye ?

Ne güzel olurdu şike hiç olmamış olsaydı.. Geçen yıl Trabzonspor hakettiği şampiyonluğu kazansaydı... Bugün Fenerbahçe'nin kadrosunda Lugano, Niang, Emenike, Santos olsaydı ve karşılarında Selçuk'lu, Egemen'li, Jaja'lı Trabzonspor'la oynasalardı.. Galatasaray'la puan farkı da bu kadar olmazdı.. 

İzlemek istediğimiz seviyede futbol bu değil mi ? Şampiyon olamasalarda büyük takımlar, büyük futbolcular, ve keyif veren futbol...

Liverpool, Arsenal, Valencia vs kaç yıldır şampiyon olamıyor, ama hala büyük takımlar. E o zaman şike yapmak neden.. Şikenin üstünü örtmeye çalışmak neden.. ?

Oysa ne kadar çok futbol konuşmak istiyoruz biz futbol sevenler.. Futbol izlemek istiyoruz.. Büyük futbolcular, güzel hareketler.. 




Oysa ne kadar çok futbol konuşmak ve yazmak istiyorum.. 

Volkan Şen'in gösterdiği ilerlemeyi anlatmaya çalışmak, Burak'ın geri gidişine dikkat çekmek.. 
Mustafa Yumlu'nun ayağının ne kadar düzgün olduğunu, süratli olduğunu ama pozisyon bilgisinin zayıflığını anlatmak.. 
Aykut tercihinin ne kadar anlamsız bir Şenol Güneş hatası olduğunu, Christian ve Selçuk karşısında Colman-Alanzinho-Adrian üçlüsünün daha mantıklı olabileceğini tartışmak.. 
Rölantide başlanan her büyük maçta önce geriye düşüp golü yedikten sonra akıllanan Trabzonspor'u göstermek, maça hücum ederek baskılı başlanılmasının Trabzonspor için doğru taktik olduğunu anlatmak.. Beşiktaş, Galatasaray maçlarında olduğu gibi Fenerbahçe maçında da geriye düşünce canlanan Trabzonspor'un aynı hatada ısrar ettiğini yazmak..

Fenerbahçe'de ise, Zigler, Baroni, Alex, Jobo ve Sow dışındaki oyuncuların çok formsuz olduğunu, playoff'ta şampiyonluğu hedeflerken 4.lük mücadelesi verir hale gelebileceklerini söylemek.. 
Golün ofsayt olduğu, Gökhan'ın pozisyonunun ise penaltı olduğunu kabul etmek.
Direkten dönen toplardan bahsetmek..
Maçı Fenerbahçe'nin hakettiğini de vurgulamak.

Bir sürü şey yazmak istiyorum.. Ama işte, ne insanın içinden izlemek geliyor artık, ne de yazmak.. 

Bir derbi izledik dün.. Önümüzdeki iki ayda da 12 tane daha izleyeceğiz, keyif almaya çalışacağız.. Ama sanırım, keyif alacak başka şeyler bulmaya çalışsak daha iyi olacak.. Ya da yazın Avrupa Kupası var onu bekleriz.. Arada da Şampiyonlar Ligine bakarız, Barca-Real finali gelebilir, eğer Bayern sahasında oynanacak finali bırakırsa.. Ne biliyim, içimizdeki futbol hevesini dindirir biraz belki...