29 Haziran 2009 Pazartesi

Transfer Notları

İsmail Köybaşı : 6.5 milyon Euro + iki futbolcu (biri Serdar Kurtuluş)


Mehmet Topuz : 9 milyon Euro + G.Emreciksin



Şimdi bu rakamlara bakınca insanın aklına ilk önce biz Gökdeniz ve Fatih Tekke’yi resmen bedavaya vermişiz diyesi ve kafasını duvarlara vurası geliyor...



Ondan sonra da geçen yıl yaptığımız transferleri bu yıl yapsak 3 katı fazla ödememiz gerekirmiş diye şükredesi geliyor insanın... Gökhan Ünal’ı bu yıl almak istediğimizi düşünemiyorum, herhalde 10 milyon Euro + Yattara’yı vermemiz gerekirdi.

Şu anki piyasa rakamları uçmuş durumda, bir dönem Denizlispor’un Ümit Bozkurt, Bülent Akın ve Yusuf Şimşek’i toplamda 20 milyon Dolar’a üç İstanbul takımına sattığı döneme benziyor şu anki durum. Veya Ayhan’ın 10 milyon dolara Beşiktaş’a gittiği döneme. Bonservisle beraber futbolcu maaşları da uçuyor bu arada. Mehmet Topuz yıllık 2.5 milyon alırken bu duruma Semih, Gokhan Gönül gibi futbolcular ne diyecek çok merak ediyorum.

Bu durum sürekli böyle gitmez ama. Önümüzdeki yıllarda tekrar rakamlar makul seviyelere gelecektir, o yüzden Bursaspor gibi kulüpler ellerindeki futbolcuları bu yıl satmazlarsa seneye bu rakamları zor görebilirler, benden söylemesi... Yabancı sınırlamasının kalkması halinde zaten bu rakamlar bayağı bir düşer.

Transferden konu açılmışken Trabzonspor’un da son transferleri Engin Baytar’a da değinelim.. Gençlerbirliği’nden ve Eskişehirspor’dan izlediğimiz kadarıyla, takım oyunundan çok topla oynamayı seven, problemli, takım arkadaşlarıyla kavga etme potansiyeli olan, bir dönem Fenerbahçe’de Ortega’ya fırça atan Ceyhun Eriş potansiyeli görüyorum ben Engin’de. Sonuçta 61 numara kontenjanından yapılmış bir transfer, beklentim yok takımın iç huzurunu ve havasını bozmasın yeter...



Bu yılın en iyi transferlerini yapan takım ise Sivasspor gibi. Yabancılarının çoğunu göderdiler ve yerlerine daha iyilerini aldılar. Eğer uyum sorunu yaşamazlarsa ve dört büyükler yine kötü bir sezon geçirirlerse son iki yılın da tecrübesiyle Sivasspor bu yıl beşinci şampiyon takımımız olabilir.

Sivasspor’la ilgili dikkat edilmesi gereken başka bir noktada şu ; bu kadar canlı bir transfer dönemi yaşamamıza rağmen son iki sezondur kafaya oynayan bir takımın hiç bir futbolcusuna büyük kulüplerin talip olmaması sizce de garip değil mi ? Talip olsalar satmaya da hazırlar, hatta Mehmet Yıldız’ı zorla Galatasaray’a satmaya çalışmışlardı devre arasında ama olmadı.

Bunun sebebi basit çünkü Sivasspor’un kadrosundaki hiçbir futbolcu için büyük kulüplerin kadrosunda rahat yer bulabilir diyemeyiz...

Peki o zaman Sivvaspor nasıl oluyor da iki yıldır bu kadar başarılı ? Bülent Uygun mu çok iyi Hoca ? Hayır, Türkiye’deki çoğu Hoca ondan daha iyidir.



Başarının sebebi çok açık aslında, İSTİKRAR. Yönetim, kadro ve hoca istikrarı... Adamlar 4 yıldır biraradalar, sistem belli, arkadaşlık üst düzeyde ve birlik beraberlik de cabası.. Şimdi bu yıl kadrolarının kalitelerini de arttırıyorlar, ve son iki yıldan gelen tecrübede var artık.. Sivasspor’un havası buraya kadarmış diyenlere duyrulur, Sivasspor asıl sürprizi bu yıl yaşatabilir.

Burdan tekrar Trabzonspor’a dönmek istiyorum. Bülent Uygun gibi bir hocayla 3 yıllık bir çalışmanın sonunda ortalama bir kadroyla bu başarı yakalanıyorsa, Ersun Yanal’la Trabzonspor çok daha büyük başarılar yakalayabilirdi. Tren kaçtı, geçmiş olsun diyoruz Sadri Başkan'ımıza selam gönderiyoruz yine...

20 Haziran 2009 Cumartesi

Ne olacak bu Fener'in hali.. ?

Galatasaray’la maç yaparlar kavga gürültü. Efes’le final oynarlar yine kavga gürültü.. Nedir yani, herşeyi kazanmak zorunda mısınız ? Zorunuza mı gitti Efes’in adam gibi gelip yenmesi sizi ve kupayı alması..



Nerde kaldı sportmenlik ve fairplay. Kaybetmek ve kaybetmeyi hazmetmek de bu işin bir parçası.. Geçen gün Abdi İpekçi’de yaşananlar için rezalet kelimesi hafifletilmiş bir tabir olur.. Ortada hiç birşey yok, tertemiz maç, güzel bir final serisi ama keybedince rakip sporcuları dövmek ne ?



Eğer federasyon bu olaylara “can acıtıcı” bir ceza vermezse, seneye niye baskete yeterince ilgi gösterilmiyor diye sorarız kendimize..

Fenerli arkadaşlar mazeret üretmesinler bu arada, yok 5. Maçta teknik faul mevzusuydu, yok Kaya adamın üzerine yürüdüydü, yok dirseği Sinan vurdu felan.. Komik oluyorlar, bunların hiçbiri yaşanan bu görüntüleri ve rezaleti haklı çıkartmaz..



Bu yorumu bir Trabzonspor’lu olarak değil bir Futbol ve Basketbol seyircisi olarak yapıyorum, takım fanatizmi yok burda.. 2 yıl önceki Trabzonspor-Sivasspor maçındaki olaylarda Trabzonspor’un haksız olduğunu düşünmem gibi. Sahalarda kavga gürültü gördükçe soğuyorum spordan ve fanatizmden...


Ayrıca Blog'da bu tip çirkin görüntüleri yayınladığım için kamuoyundan özür dilerim... Umarım bir daha yayınlamam.

16 Haziran 2009 Salı

Yılın Transferi Özer

Mehmet Topuz veya yapılacak diğer transferlerden çok daha önemli bir transfer yaptı Fenerbahçe Özer’i alarak.. Sezonun değerlendirmesini yaptığım yazıda da değinmiştim Özer’i alan yılın transferini yapmış olur diye. Eğer İstanbul bozmazsa veya ciddi sakatlıklar yaşamazsa çok büyük çıkış yakalar milli takımda da yerini alır..



Küçük bir anektot, aslında bilinen birşey, Özer Trabzon’lu ve koyu bir Trabzonspor’lu.. Dayısıda bizim eski topçulardan Lemi the “Başbakan” Çelik.

Şimdi ilk “aferin” bizim yönetime gelsin istiyorum.. Saçma sapan bir hoca krizini yönetemeyerek bir çuval inciri berbat etme noktasına gelen yönetim, bu güzelim futbolcunun Fener’e gitmesine seyirci kaldı..

İkinci “aferin” de bizim Lemi’ye gelsin.. Yıllarca Trabzonspor’un ekmeğini yedin, bugün bile hala Trabzonspor’dan nemalanmaya çalışıyorsun tamam yeğenini de iyi paraya Fenerbahçe’ye gönderdin hem yeğenin hem sen kazandın.. Ama TV’ye çıkıp Fenerbahçe yalakalığı yapmak niye ? Senin gibiler Trabzonspor’umdan uzak olsun başka birşey istemem.




Özer’e de yani takımında başarılar...

14 Haziran 2009 Pazar

Tugay Kerimoğlu - Son Ön Libero

Rivayete göre seneler önce Trabzonspor’un altyapısında oynarken Özkan Sümer “Bundan futbolcu olmaz, çok zayıf” diyerek göndermiş. Özkan Sümer’in futbolcu keşfetme yetenekleri henüz tam gelişmemiş demek o yıllarda. Babası da kolundan tutup götürmüş Galatasaray’a vermiş. 30 yaşına gelip Avrupa’ya gidene kadarda kalburüstü bir oyuncu olarak bilindi hep, ama kimse ondaki potansiyelin gerçek boyutunu göremedi. Önce İskoçya ardından da Premier Ligin yolunu tutarak çok da doğru bir karar vermiş ve unutulmayacak bir kariyer yaptı. Türkiye'de kalsa sonu Hasan Şaş gibi olurdu muhtemelen.



Trabzon’lu oluşundan mıdır, yoksa futbolu zekasıyla oynamasından mıdır bilmem benim hep çok sevdiğim bir futbolcuydu.. Küçükken hep Trabzonspor’da oynamasını isterdim. Kendine has yeteneği, oyun tarzı, Türkiye’de çok az futbolcuda rastlanan oyun zekası, düzenli ve disiplinli yaşamıyla Türk Futbolcusundan hep 2 gömlek yukardaydı aslında.

Son gerçek ön-liberoydu aslında.. Tekniği olan, hücuma katkıda bulunabilen, oyunu okuyup geriden oyunu kurarak yönlendirebilen, öldürücü paslar atabilen son gerçek ön-libero. Tugay’dan sonra ön-liberoların en önemli özellikleri “kazma” olmaları oldu.. Futbolu sadece tek yönlü oynaya(bile)n, rakibin yaratıcı orta sahalarını sert futbollarıyla bezdirmekten başka görevi olmayan ön-liberolar.. Sonra 2 ön liberolu 3 ön liberolu sistemler çıktı ve futbol izlemek eziyet halini almaya başladı.. Tugay’dan sonra gerçek bir ön libero göremedik hala..



Nihat’la beraber tartışmasız en başarılı Lejyonerimiz.

Ayrıca Formula 1 gösteri maçında 61 numaralı formayı giymesi de çok güzeldi..

Ve hepsinden önemlisi veda ederken İngiliz taraftarının kendisine gösterdiği ilgi ve sevgi.. Çok güzel görüntülerdi. Saygıyı fazlasıyla hakediyor..

Şimdilerde Trabzonspor’a getirmeye çalışıyor Sadri Başkan, en son Eriksson’a yardımcı olarak önerildi olmadı ama Sadri Başkanın kafasında var sanırım Tugay’ı Trabzonspor’a kazandırmak.. Hayırlısı diyelim.. Belki Trabzon’daki gençlere nasıl ön libero oynanır konusunda birşeyler öğretebilir ve bizlerde Hüseyin Çimşir’ler izlemek zorunda kalmayız bir daha..

9 Haziran 2009 Salı

Sezonun Ardından..

Tatile giderken “acaba Trabzonspor’un 26 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğunu mu kaçırıyorum ? ” sorusu vardı aklımın köşesinde.. İhtimal azdı ama olur mu olurdu.. Neyseki kaçırdığımız 96’nın değişik bir versiyonu olmuş sadece.. Kaybedilen bir şey yok yani.. Bunun dışında UEFA ve Şampiyonlar Ligi finali ve ligin son iki haftası kaçtı.. Değermiydi, bence değerdi.. Tatille ilgili yazı da geliyor en kısa zamanda..

Lucescu’nun Kadıköy’de UEFA kupası kaldırması ilginç olmuştur muhakkak, maçı hala izleyemedim ve hala skoru bile bilmiyorum.. İlerde torunlar bu maçı sorduğu zaman sanırım önce biraz geveleyip sonra lafı Bali tatiline getirmem gerekecek.




Ama Şampiyonlar Ligi finalini banttan da olsa izleme fırsatı buldum.. Çok akıllarda kalacak bir maç olmadı ama hak yerini buldu.. Zaten ManU’da fazla zorlamamış, “zorlayıp adamları kızdırmaya gerek yok, Real Madrid gibi olmasın sonumuz sonra” diye düşünmüş olabilirler. Ronaldinho-Messi karşılaştırması da cevabını buldu demek zor şimdilik.. Messi bir adım öne geçti diyebiliriz en fazla..



Barca 3 kupayla sezonu tamamlarken bizdede Beşiktaş 2 kupayla sezonu tamamlamış.. Onlara da helal olsun diyoruz.. Mustafa Denizli’yi çok beğenmezdim, Hocalığı hep şişirme derdim ama sanırım adam bu işi biliyormuş.. Zor günlerde sorumluluğu alıp takıma özgüven aşıladı.. Ersun Hoca, Ertuğrul Hoca, Bülent Korkmaz Hoca gibi genç isimlerin bundan birşeyler öğrenmesi gerekir.. Ayrıca Ernst ve Yusuf tranferlerinin şampiyonluk yolunda devre arası transferlerinin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gösterdi.. Eksiklerin doğru tespit edilmesi ve buna göre doğru adamların alınması..


Trabzonspor’a gelince çok iyi bir yapılanma ve planlamayala başladığı ve hedefine de ulaştığı bir sezonda Başkanımızın bir anlık olgun demeç verememesi sonucu herşey heba olma durumuna geldi.. Ersun Yanal’ın arkasında durulamaması Fener’e kaybedilen maçtan çok daha önemli bence.. Eğer Hoca’nın arkasında durulabilseydi, bir ezber bozulmuş olacaktı ama Başkanımız bu fırsatı kaçırdı.. Sadri Başkan bu hatasını B Planı olmadan Şenol Güneş ısrarı yaparak ve sonrasında da Samet Aybaba anlaşmasıyla hatalar zinciriyle devam ettirdi.. Sonra da beğenmiyorsanız ben yokum o zaman diyerek anlaşılmaz bir psikolojiye girdi.. Kendisini çok seviyoruz ama bu yanlışlarını kabul edeceğiz anlamına gelmez.. Yoksa bu işin sonu Mehmet Ali Yılmaz gibi olur..

Son hafta kaybedilen Fener maçının ise bence hiçbir önemi yok. Büyük ihtimalle Şampiyonlar Ligi ön elemesinde elenecektik zaten. Hele 96 ile karşılaştırılması çok yanlış, çünkü çok farklı durumlar.. Tek benzer yani aynı maç skoruyla birşeyin kaçmış olması.. Burda görülmesi gereken en büyük fark, 96’da belli bir sürecin sonunda verilen şampiyonluk yarışı vardı.. Şampiyonluk gelmeyincede yıllardır bir arada oynayan kadro dağıldı ve bu sürec bitmiş oldu.. Ama bugun bir sürecin sonunda değil yeni bir sürecin başındayız.. Daha kadro yeni kuruldu ve önlerinde çok güzel sezonlar var. Bugün kaybedilen bu maç bu genç futbolcuların hanesine “tecrübe” olarak yazılacak, böylece seneye bu tip kritik maçları kazanabilecekler..

Büyük maçları (derbileri) kazanan büyük futbolculardır.. Trabzonspor’un şu an için en büyük eksiği bu, takım genç ve insiyatifi ele alabilecek futbolcu yok.. Gökdeniz ve F.Tekke’den sonra da olmadı.. Bu gerçeği görmek ve buna göre sabırlı olmak lazım..

Bu sezon da böylece geride kalmış oldu.. Herkesın kupalı resmi olurda Trabzonspor'umun olmaz mı ? Bu da bizim Yayla kupamız.. Gülmeyin, bunu da bulamayanlar var..


Şimdi gelsin transfer geyikleri ve futbolsuz günler... Önümüzdeki sezonalara bakıyoruz artık..

7 Haziran 2009 Pazar

Yılın Futbol Ödülleri


Yılın Takımı : Trabzonspor (evet taraflı medya BohemDünyam olarak biz öyle uygun gördük.. itirazı olan Külahıma anlatsın o sonra bana brifing verir)

Yılın Hocası : Mustafa Denizli. Adam hakkatten biliomuş bu işi ve Fener’i de o yıl şampiyon yapan Aziz Yıldırım değilmiş demek. Ayrıca hernekadar gönderilmiş olsada sıfırdan bir takım yaratan Ersun Hoca. Malesef Türk futbolu henüz bunu görecek seviyede değil.

Yılın Futbolcusu : Baros (ilk yılında o kadar gol attı, haketti bizce)

Yılın Taraftarı : Eskişehirspor taraftarı ve Bandoları tabiki



Yılın Maçı : Trabzonspor 0 Sivasspor 0 (futbol kalitesi olarak)

Yılın Olayı : Sivasspor’un geçen yılki başarıyı devam ettirip şampiyonlar ligine katılma hakkı yakalaması (bence ön elemeyi geçmeleri zor)

Yılın En İyi Çıkış Yapan Futbolcusu : Taner Gülleri.. Çıkış yapmakta geç kaldı biraz tabi.. Keşke 20 yaşında yapabilseydi bunu. Ama yinede bir maçlığına da olsa Milli Takıma çağrılsa iyi olurdu, bence haketti. Taner’in dışında Bilica, Özer, Sercan, Volkan Şen, Egemen, Baros, Yusuf Şimşek diğer göze batan isimler oldular.

Yılın En İyi Transferi : Tabata ve Baros. Helal olsun getirenlere. Ayrıca Bilica, Cale, Beto ve devre arasında gelen Ernst dikkat çeken diğer isimler. Gençlerbirliğindeki Troise ve Trabzonspor’daki Alanzinho ve Faty Papy’ye de önümüzdeki yıllarda dikkat etmekde fayda var.

Yılın En Kritik Transferi : Yusuf Şimşek ve Ernst. Bu futbolcular Beşiktaş’a değil de Trabzonspor’a ya da Sivasspor’a gelmiş olsaydı ne olurdu merak ediyorum.



Yılın Gelecek vaadeden Futbolcusu : Bursa’dan Sercan ve Volkan Şen.. Ayrıca Batuhan’da Futbol olarak olgunlaştığını gösterdi ikinci devre. Kafa olarak da olgunlaşır umarım. Ve Özer Hurmacı. Özer’i alan yılın yerli transferini yapmış olur.

Yılın En Hayak Kırıklığı Transferi : Guiza, Burak Yılmaz, Gökhan Emreciksin. (Fener’den bu yıl da İbrahim Akın, Taner Gülleri, Musa Aydın, Engin Baytar ve Ceyhun Eriş transferleri bekliyoruz ) Ayrıca Trabzonspor’da Isaac Promise ve Gökhan Ünal’da bekleneni veremedi. Galatasaray’da Kewel sakatlık dolayısıyla hayal kırıklığı yarattı.




Yılın Golü : Alanzinho’nun Kocaelispor’a attığı gol çok şıktı. Ayrıca Yattara’nın Gençlerbirliğine attığı gol de güzeldi. Bir de hangi maçtı hatırlamıyorum ligin başlarında Romashenko’nun bayaa uzak bir mesafeden Tusubasa’nın Kartal vuruşuna benzeyen bir golu vardı o da çok güzeldi.

Yılın Yanlışı : Ersun Hoca’nın gönderilmesi. İlerde anlaşılacak yanlışın boyutu.

Yılın Güzelliği : Kayseri Kadir Has Stadyumu.. Trabzon’a, Bursa’ya, Sivas’a, Antalya’ya Eskişehir’e hatta Sakarya’ya ve diğer futbol tutkusu olan şehirlere de inşallah böyle modern stadlar yapılır en kısa zamanda.. O zaman bu ülkede Avrup Kupası hatta Dünya Kupası bile olur..

Yılın En Çirkin Olayı : GS-FB Maçında çıkan kavgalar

Yılın Televizyon Programı : Ters Köşe (Hopdedik Ayhan & Kopdedik Yıldo)





Yılın diğer akılda kalanları :


Emre Toraman’ın aynı maçta kendi kalesine 2 şık gol atması.
Kocaelispor’un deplasmanda Galatasaray’a 5 atması ve bu maçta Taner Gülleri’nin 4 gol atması. Galatasaray’a Ali Sami Yen’de 4 gol atan başka futbolcu var mıdır acaba ?
Taner Gulleri’nin ayrıca 4 büyüklere birden gol atmış olması.
Fenerbahçe’lilerin yaşadığı “Acaba Galatasaray Kadıköy’de UEFA kupasını alır mı ?” korkusu..
Sivasspor’un geçen seneki başarısının tesadüf olmadığını göstermesi.
Trabzonspor’un yeni bir kadro olmasına rağmen takım olabilmeyi başarması ve ligin sonuna kadar takibini sürdürmesi.
Kocaelisporun ve Bursasporun ikinci yarı yaptıkları çıkışlar
Kayserispor’un ve Antep’in bekleneneni verememeleri.


ve tabiki Trabzonspor'un maç sonu kolbastı şovları ve 61. dakika şovları..