9 Haziran 2009 Salı

Sezonun Ardından..

Tatile giderken “acaba Trabzonspor’un 26 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğunu mu kaçırıyorum ? ” sorusu vardı aklımın köşesinde.. İhtimal azdı ama olur mu olurdu.. Neyseki kaçırdığımız 96’nın değişik bir versiyonu olmuş sadece.. Kaybedilen bir şey yok yani.. Bunun dışında UEFA ve Şampiyonlar Ligi finali ve ligin son iki haftası kaçtı.. Değermiydi, bence değerdi.. Tatille ilgili yazı da geliyor en kısa zamanda..

Lucescu’nun Kadıköy’de UEFA kupası kaldırması ilginç olmuştur muhakkak, maçı hala izleyemedim ve hala skoru bile bilmiyorum.. İlerde torunlar bu maçı sorduğu zaman sanırım önce biraz geveleyip sonra lafı Bali tatiline getirmem gerekecek.




Ama Şampiyonlar Ligi finalini banttan da olsa izleme fırsatı buldum.. Çok akıllarda kalacak bir maç olmadı ama hak yerini buldu.. Zaten ManU’da fazla zorlamamış, “zorlayıp adamları kızdırmaya gerek yok, Real Madrid gibi olmasın sonumuz sonra” diye düşünmüş olabilirler. Ronaldinho-Messi karşılaştırması da cevabını buldu demek zor şimdilik.. Messi bir adım öne geçti diyebiliriz en fazla..



Barca 3 kupayla sezonu tamamlarken bizdede Beşiktaş 2 kupayla sezonu tamamlamış.. Onlara da helal olsun diyoruz.. Mustafa Denizli’yi çok beğenmezdim, Hocalığı hep şişirme derdim ama sanırım adam bu işi biliyormuş.. Zor günlerde sorumluluğu alıp takıma özgüven aşıladı.. Ersun Hoca, Ertuğrul Hoca, Bülent Korkmaz Hoca gibi genç isimlerin bundan birşeyler öğrenmesi gerekir.. Ayrıca Ernst ve Yusuf tranferlerinin şampiyonluk yolunda devre arası transferlerinin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gösterdi.. Eksiklerin doğru tespit edilmesi ve buna göre doğru adamların alınması..


Trabzonspor’a gelince çok iyi bir yapılanma ve planlamayala başladığı ve hedefine de ulaştığı bir sezonda Başkanımızın bir anlık olgun demeç verememesi sonucu herşey heba olma durumuna geldi.. Ersun Yanal’ın arkasında durulamaması Fener’e kaybedilen maçtan çok daha önemli bence.. Eğer Hoca’nın arkasında durulabilseydi, bir ezber bozulmuş olacaktı ama Başkanımız bu fırsatı kaçırdı.. Sadri Başkan bu hatasını B Planı olmadan Şenol Güneş ısrarı yaparak ve sonrasında da Samet Aybaba anlaşmasıyla hatalar zinciriyle devam ettirdi.. Sonra da beğenmiyorsanız ben yokum o zaman diyerek anlaşılmaz bir psikolojiye girdi.. Kendisini çok seviyoruz ama bu yanlışlarını kabul edeceğiz anlamına gelmez.. Yoksa bu işin sonu Mehmet Ali Yılmaz gibi olur..

Son hafta kaybedilen Fener maçının ise bence hiçbir önemi yok. Büyük ihtimalle Şampiyonlar Ligi ön elemesinde elenecektik zaten. Hele 96 ile karşılaştırılması çok yanlış, çünkü çok farklı durumlar.. Tek benzer yani aynı maç skoruyla birşeyin kaçmış olması.. Burda görülmesi gereken en büyük fark, 96’da belli bir sürecin sonunda verilen şampiyonluk yarışı vardı.. Şampiyonluk gelmeyincede yıllardır bir arada oynayan kadro dağıldı ve bu sürec bitmiş oldu.. Ama bugun bir sürecin sonunda değil yeni bir sürecin başındayız.. Daha kadro yeni kuruldu ve önlerinde çok güzel sezonlar var. Bugün kaybedilen bu maç bu genç futbolcuların hanesine “tecrübe” olarak yazılacak, böylece seneye bu tip kritik maçları kazanabilecekler..

Büyük maçları (derbileri) kazanan büyük futbolculardır.. Trabzonspor’un şu an için en büyük eksiği bu, takım genç ve insiyatifi ele alabilecek futbolcu yok.. Gökdeniz ve F.Tekke’den sonra da olmadı.. Bu gerçeği görmek ve buna göre sabırlı olmak lazım..

Bu sezon da böylece geride kalmış oldu.. Herkesın kupalı resmi olurda Trabzonspor'umun olmaz mı ? Bu da bizim Yayla kupamız.. Gülmeyin, bunu da bulamayanlar var..


Şimdi gelsin transfer geyikleri ve futbolsuz günler... Önümüzdeki sezonalara bakıyoruz artık..

Hiç yorum yok: