28 Ağustos 2012 Salı

Süper Lig 2. hafta kısa kısa..

Uzun yıllardır ilk iki haftayı 6 puanla kapatan birkaç takım olurdu hep, ama bu yıl puan kaybetmeyen takım kalmadı daha ikinci haftada..

Galatasaray, Fenerbahçe ve muhtemelen Trabzonspor ve Bursaspor'un Avrupa kupalarında gruplarda devam edeceklerini düşünürsek, bol puan kayıplı bir sezon bizi bekliyor gibi. 70-72 puan şampiyonluk için yeterli olacak gibi diyip, 82 puanla gelmeyen şampiyonluklara üzülelim..

Süper kupa finaliyle başlayan bol gollü maçlar devam ediyor bu arada.. Defans ve kaleci hatalarıyla dolu Galatasaray-Beşiktaş maçı bu yıl izleyeceklerimizin sadece küçük bir kesiti, ve Galatasaray'ın şampiyonlar liginde çok başını ağrıtacak bir konu.. Bu açıdan Fenerbahçe için, Şampiyonlar Liginden ziyade Avrupa Liginde oynamak daha hayırlı bile olabilir..

Zokora'nın "açtım kollarımı sana geliyorum" mutluluğunu bir kenara bırakarak, arkadaki Yumlu-Bamba stoper uyumuna bakar mısınız ? (Şaban ve Ramazan :) ) 


Ligde 0 puanlı takımlara bakınca, Eskişehirspor, Gaziantepspor ve Kayserispor'u görüp de üzülmemek elde değil.. Umarız kötü gidişatın faturasını teknik direktörlere kesmezler, zira üçünün başında da çok değerli hocalar var.. Teknik direktörünün arkasında duran kazanır diyerek notumuzu düşelim buraya..

Trabzonspor'a gelirsek...

Karabükspor maçını düşünün, 1-0 öndeyken Trabzonspor, forvet oyuncusu Vittek'i çıkartıp yerine defansif orta saha oyuncusu Barış Özbek'i alıyor, yarım saat defans yapıp 1-1 ile beraberliği zor kurtarıyor..

Bir hafta sonra, aynı Trabzonspor, bu sefer Elazığspor'a karşı, yine 1-0 öndeyken Vittek'i çıkartıp bu sefer Halil'i oyuna alınca, maçı zorlanmadan 2-0 kazanıyor..

Futbol dediğimiz şey artık çok bilimsel, sonuçları detaylar belirliyor, ama bazı şeyler hala çok basit.. Zor olan, basit düşünmek olmaya başladı iyice..

Burak'ın penaltısından başka birşey konuşulmuyor bu aralar, biz de konuyla ilgili fikrimizi söyleyelim kapatmadan önce.. Burak Trabzonspor'dayken de kendini hep atıyordu ama penaltı çalınmıyordu, artık üzerinde Galatasaray forması varken daha rahat penaltı çalınacak gibi.

24 Ağustos 2012 Cuma

Karabükspor ve Videoton, gidişat iyi değil !





Aslında hala Karabükspor maçında yapılan Vittek-Barış Özbek değişikliğinin şokunu yaşıyorum.. O nasıl bir değişiklikti ? Bir maçın rakibe bu kadar bariz hediye edildiği başka bir taktik müdahale ben hatırlamıyorum..

Böyle bir değişikliği 2010-2011 sezonunda Sivasspor-Fenerbahçe veya Eskişehirspor-Fenerbahçe maçlarında Sivas veya Eskişehir yapmış olsa, TFF bile şike sahaya yansımış diyebilirdi, o derece bariz bir şekilde maçı rakibe veren bir değişiklik...

Ha denilebilir Vittek kötü oynuyordu, ki bence gayet güzel oynuyordu... Yapması gerekenleri akıllı bir şekilde yapıyordu, pivot santrafor olarak topu indiriyor, oyunu rakip sahaya yıkıyor, indirdiği topları kanatlara yayarak atağı şekillendiriyor, iki tane stoperle boğuşuyordu ve hatta defansa yardıma da geliyordu.. Tabi gollük pasları alamadığı için yeterince pozisyona giremedi, bu yüzden de taraftarlarca beğenilmemiş olabilir, ve geçen sezon Burak'ın hırslı, deparlı ve bol gollü performansından sonra tatmin edici bulunmamış olabilir, ama gazetelerde ve forumlarda yazılan isteksiz ve etkisiz yorumlarını da haketmedi..

İşin doğrusu, Karabükspor veya Videoton maçlarını kazanmak için Vittek ve mevcut Vittek performansı gayet yeterli, yeterli de olmalı zaten, hiç transfer mazeretlerine girmeye gerek yok. Eğer Karabükspor'u yenmek için Vittek yeterli olmuyorsa, Karabükspor'u ligde 3-4 takım dışında hiç kimse yenemez demektir.  Karabükspor maçının gitmesinin sebebi Vittek'in kötü oyunu veya oyundan çıkması değil, yerine bir başka hücum oyuncusunun girmemesiydi.. Vittek'in çıkışına kadar Vittekle ilgilenen iki stoper bir anda işsiz güçsüz kaldılar, ve orta sahaya kadar çıktılar, maçın döndüğü nokta işte bu andır.. Trabzonspor'da kendi sahasına kapanmış oldu..

Karabükspor maçında Vittek'i de oyundan çıkartıp 11 kişi defans mücadelesine geçen Trabzonspor teknik yönetimi için belki de deplasmanda alınan bir puan başarıydı, bilemiyoruz.. Hedefi ilk 10 içerisinde olmak isteyen bir takımmış gibi, son 30 dakika 11 kişi defans yapmak düşüncesini nasıl açıklamam gerekir bilemiyorum.. Açıklayamıyorum çünkü, artık küme düşmeye oynayan takımlar bile böyle bir defans anlayışı sergilemiyorlar.. Ziya Doğan döneminde bile Trabzonspor bu derece defansif bir taktik anlayışa sahip olmamıştı..

Karabükspor için ise bilinçsizce kapanan rakibi karşısında maçı çevirmek zor olmadı, göstere göstere geldiler, ve gollerini de attılar...



Dün izlediğimiz Videoton maçında ise benzer bir durum vardı, ama bu sefer roller biraz değişikti.. Karabükspor maçında son 30 dakika kapanan Trabzonspor yerine, bu sefer kapanan Videoton takımıydı, üstelik 90 dakika. Kapanan Videoton karşısında ise aşırı tedbirli ve sanki kendisinden daha güçlü bir takımla oynuyormuş gibi çıkan ve saldırmayan bir Trabzonspor olunca, maçın 0-0 bitmesi kaçınılmaz oldu. Maç sabaha kadar oynansa gol olmazdı. Benim maçı izlediğim kafede benim gol atma ihtimalim, Halil'in gol atma ihtimalinden faha fazlaydı.. 

Trabzonspor gibi bir takım gol planı olarak sadece bireysel becerilere güvenip maça çıkmış gibiydi adeta, inanılır gibi değil. Burak'ın gidişinden sonra, acaba takım oyunu oynar mıyız diye heveslenen taraftarın hevesi kursağında kaldı. Karabükspor maçında Vittek'e isteksiz etkisiz diyenler Halil için de benzer şeyleri diyebilirler belki ama Türkiye ligi için ve Videoton gibi takımlar için fazlasıyla yeterli olan bu iki forvetin neden hiç pozisyona girememiş olduklarını da bir düşünmek gerekir ? Maçı ne kadar rakip ceza sahası içine yıkabildi Trabzonspor ? Ne kadar orta, ne kadar ara pas, ne kadar ver kaçlarla ceza sahasına girilebildi ?  Bunları sorgulamak gerekir..

Dakikalar 75 gibiydi sanırım Giray sakatlanıp çıkmak istediğini işaret ediyor.. Şenol Güneş aklına gelen ilk değişiklik olan Mustafa Yumlu'yu oyuna alıyor. Ne var bunda denilebilir, ama inanın dün sahaya Mustafa Yumlu yerine ben girsem maç için hiç birşey farklı olmayacaktı.. Videoton zaten ortasahayı 1-2 sefer zorlayarak geçiyor, iki tane çakılı stopere ne gerek var, alternatif bir B planı ile maçı çevirmeyi düşünmek çok mu zor..

Bakın Giray sakatlandığında, örneğin Vittek oyuna girse, Zokora stopere çekilse (Giray tek başına bile yetebilir zayıf Videoton atakları için) oyun iyice rakip sahaya yıkılmış olmaz mıydı ? Son 15 dakikada maç kopartılamaz mıydı ? Son 15 dakika biraz risk alınamayacaksa ne zaman alınacak ? 

Bu söylediğim çok mu ütopik bilmiyorum ama, Mustafa oyuna girdikten sonra yaşanan bir pozisyonu anlatıyım size.. Dakikalar 80 felan, Videoton'un tüm oyuncuları kendi sahalarında son on dakikayı da gol yemeden bitirmenin derdinde, bizim sahada ise tam 4 Trabzonspor'lu.. Mustafa topu Giray'a veriyor, o da yanındaki Zokora'ya.. Bu sırada en yakın rakip 30 metre mesafede.. Bu şekilde bu maç kazanılabilir mi ? Kendi sahanız içinde üç oyuncumuz paslaşıyor, sanki skor Trabzonspor için yeterli.. Videoton 0-0'a razı, Trabzonspor ondan daha razı. Oysa Videoton'un gücü belli, küçümsemeye gerek yok evet ama bu turun da ilk maçta kopartılması gerekir, ikinci maça da formalite olsun diye gidilir..

Evet takıma stoper ve forvet transferi gerekiyor ama hem Karabük maçı hem de Videoton maçı mevcut forvetlerle çok rahat alınabilirdi, eğer biraz cesur olunabilse, biraz akıllı olunabilse.. Forvet ihtiyacı yok demiyorum, evet var, ama Karabük ve Videoton maçları için forvetler yetersiz demenin bir anlamı yok. Adamlar pozisyona bile giremedi. Siz forvete top taşıyamazsanız, forvette kimin olduğunun ne önemi var.. Ha Burak gibi bir forvetiniz olur topu ona doğru uzun atarsınız o bir şekilde gol atar, orası ayrı, ama normal şartlarda bir santrafordan gol bekliyorsanız, onu biraz beslemeniz gerekir.. Sorunu transfer lazım diye düşünürseniz, çözümü de yanlış yerlerde ararsınız.. Şu anda Trabzonspor'un acil ihtiyacı, forvet transferinden çok oyun şablonunu tekrar gözden geçirmek...

Şenol Hoca'nın kafasında neler var bilemiyorum ama, yanında arada "hocam napıyoruz" diyecek bir Ünal Hoca'ya ihtiyacı var gibi, çünkü geçen sezon böyle bariz taktik hatalarını görmüyorduk.. Benim aklıma Ünal Hoca'nın gidişinden başka açıklama gelmiyor..





16 Ağustos 2012 Perşembe

Yeni Sezon




Galatasaray - Şikeyle uğraşan Fenerbahçe'nin, Demirören enkazını kaldırmaya çalışan Beşiktaş'ın ve kadrosu dağılan Trabzonspor'un arasından sıyrılıp şampiyon oldular geçen sezon .. Galatasaray için asıl mesele şimdi başlıyor, yapılan transferlerle beraber 96-2000 süreci tekrar başlayabilecek mi ?

Fenerbahçe - Aziz Yıldırım Fenerbahçe'ye ne kadar çağ atlattıysa bir o kadar da geri getirdi.. Aykut Kocaman ise takımı geçen sezon bir arada tutarak misyonunu tamamladı... Fenerbahçe'nin bir dünya devi olması için şu anda önündeki tek engel Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman... Vizyon sahibi genç bir başkan ve yeni jenerasyonun önemli teknik adamlarından biriyle çok iş yapabilirler.. Yoksa orta sahaya transfere gerek görmeyen Aykut Kocaman'la bu yıl işleri çok zor.. Şike konusu da hala tam olarak kapanmış değil, geçen sezon gibi Şampiyonlar Liginin dışında kalması sürpriz olmaz.. Çok zor bir sezon bekliyor Fenerbahçe'yi, hem de çok zor.. Olası bir ilk 4'ün dışında kalınması, Aziz Yıldırım'a olan desteği bile çatırdadır...


Trabzonspor - Geçen yılki kaotik ortamdan Burak sayesinde fazla etkilenmediler, artık o da yok, bakalım bu yıl takım oyunu ortaya koyabilecekler mi ?

Beşiktaş - bu yıl için çok karamsar değildim taa ki Batuhan transferine kadar.. Yine de diğer büyük kulüplerin çok gerisinde kalacaklarını sanmıyorum. Avrupa kupasında olmamak, lig için ciddi avantaj aslında kimse kabul etmesede..

Bursaspor - Şu yabancı transferlerde biraz verim alabilseler çok iş yapacaklar ama kısmet işte.. bu yıl daha iyi olacaklarını düşünüyorum. Ertuğrul Hoca standartının altına düşmez.

Eskişehirspor - Ersun Yanal geldiği ilk sezon takımı kurar ikinci sezon patlamasını yapar.. Patlama yılı artık Ersun hoca için, ama sanki takımda gol atacak adam yok gibi ?

Sivasspor - Rıza Çalımbay ve Eneramo sayesinde 7. olurlar.

İ.B.B. - Carvalhal'la geçecek 5 senenin ilk yılı...


Gençlerbirliği - Bir Ankara Efsanesi, Fuat Ç. Tribünde de takipçisi olacağız bu yıl.

GaziAntepspor - Hikmet Karaman "küme düşmekten kurtaran hoca" sınıfından, "takımı yukarı taşıyan hoca" sınıfına geçebilecek mi ? Artık zamanı geldi sanki.

Kayserispor - Şota için artık takımı zirveye oynatma zamanı.. Yeni transferler lige renk katacak gibi.

Karabükspor - Skibb bırakmazsa en azından iyi top oynarlar :)

Mersinspor - Yine ligin  kalburüstü oyuncularını transfer ederek kalitelerini arttırdılar. Yattara Türkiye'ye kim olduğunu bir kez daha gösterir mi dersiniz ? Bence gösterir..

Orduspor - Hector Cuper'un Orduspor'da olduğuna hala anlam veremiyorum, mantığım almıyor.. Ligdeki en iyi 2-3 hocadan biri..

Antalyaspor - Şifo Mehmet uzun süre çalıştırma fırsatı bulduğu kulüpte yapılanmaya gitmek yerine hep günü kurtarmayı denedi, bakalım bu yıl da günü kurtarıp kümede kalabilecekler mi ? Yapılan transferler artık birşeylerin değiştiğini gösterir gibi..

Akhisar Belediyespor - Merakla bekliyoruz..

Elazığspor - Bülent Uygun'u bir camia nasıl kabullenebiliyor anlayamıyorum. Ne desek boş. Bülent Uygun'un olduğu yerden hayır gelmez.

Kasımpaşaspor - Yeni İstanbulspor.. umarım içlerinde futbol aklı olan birileri vardır da güzel şeyler yaparlar..

14 Ağustos 2012 Salı

Lige başlarken Trabzonspor





İlgi alanımıza öncelikle girdiğinden, Trabzonspor'dan başlayalım dedim.. Ama başlarken de son forvet ve stoper transferini bekleyelim de dedim... Ama işte Trabzonspor transferlerini beklemeye kalkarsanız da bir bakmışsınız sezon kapınıza gelmiş dayanmış bile.

N'Doye transferi olsa o kadar güzel olacaktı ki Trabzonspor için diye özetleyebiliriz bu transfer sorununu. Forvet olarak kim alınacak bilemiyoruz ama alınacak ismin kalitesi, Burak'ın boşluğunun doldurulabilmesi Trabzonspor'un bu yıl göstereceği performansın belirleyici kriteri olacak. Hatta şöyle söyliyim, Jaja kalitesinde bir santrafor 75 puana taşıyabilirken Trabzonspor'u, Brozek ayarında bir transfer ise 60 puanı bile göstermeyebilir. Bir futbolcu bu kadar önemli mi ? Şu anki kadro yapısında önemli.


Bir sürü isim dolaşıyor ortalıkta ama hiç bir isim de kuvvetli bir şekilde telafuz edilmiyor, bu aslında bir açıdan iyi bir şey. Jaja gibi son dakikada hiç gündeme gelmemiş bir isim gelebilir. Gelecek isimi bilmeden çok bir yorum yapamıyoruz işte, gelecek isim Burak gibi takıma direk 15-20 puan katkı yapabilecek bir isim de olabilir, Tomas Jun gibi bir hayal kırıklığı da olabilir. Bekleyip göreceğiz, umarız beklediğimize değer.



Bu forvet ismini bir kenarda tutarak başka bir matematikten bahsetmek istiyorum Trabzonspor için. Şampiyonluğa oynayan bir takımın atması gereken 60-70 gol oranından. Evet, bir takım bu kadar gol atması gerekiyor şampiyonluk yarışı vermek için, peki Trabzonspor'da kim atacak bu kadar golü ?

Defans oyuncularından 5 gol gelsin diyelim, Alanzinho-Colman-Adrian-Soner ortasahasından 10 gol diyelim, Olcan-Volkan-Yasin kanatlarından 15 gol, geriye kaldı Halil-Vittek-Henrique forvet hattına 30-40 gol. Geçen sezon Halil-Vittek-Henrique bu skor yükünü tamamen Burak'a bırakmıştı, peki şimdi bu yıl ne olacak ? Olması gereken şu, bu kalan 40 golün en az 15-20 tanesinin yeni transfer tarafından karşılanması gerekir ki kalanlarını da mevcut forvetler atabilsin, ki bu bile onlar için bir çıkış veya patlama sayılabilir. Burada bu skor yükü konusunda en ümit veren isim ise bence Henrique ve Halil.

Gelelim ortasahaya.. Colman yine bu takımın bel kemiği, orta direği, omurgası, kaburgası herşeyi. Eskiden Selçuk'la beraber fark yaratıyorlardı, insanlar Selçuk'u eleştirirken ben yazabildiğim her yerde Colman-Selçuk için Xavi-Iniesta benzetmesi yapıyordum, insanlar ise Selçuk'a Ersun Yanal'ın manevi evladı muamelesi yapıyorlardı.. Bugün Soner var. Selçuk'tan daha yetenekli olduğunu düşünüyorum. Ve burada Trabzonspor'a düşen iki görev var, bir Soner'in gelişim sürecinde sabırlı olmak, iki uzun kontratlarla Soner'i  takımda tutabilmek.

Soner genç yaşına rağmen Colman'ın yanında takımın yükünü çekebilir ve çekmelidirde. 21 yaşında belki ama 17 yaşından beri bu ligde sürekli oynadığı düşünülürse takımdaki yaşça büyük Olcan, Yasin, Mustafa Yumlu gibi isimlerle aynı tecrübeye sahip bile diyebiliriz. Tecrübeli ve genç bir oyuncudan bahsediyoruz burada, liderlik vasıfları olan, soğukkanlı ve belki hepsinden önemlisi zeki. Çok şey bekliyorum Soner'den, milli takımda da ortasahaya Selçuk-Soner ikilisi olarak hizmet edebilecek bir oyuncu.



Kanatları ise Trabzonspor'un en kuvvetli olduğu bölge bence. Olcan geçen seneki formuyla, Volkan ise hazırlık kampı formuyla ümit vaad ediyor. Güçlü kanatların olduğu yerde kafa vuruşu olan forvet ihtiyacı da ayrıca önem kazanıyor tabi, bunu da transfer komitesine hatırlatmakta fayda var. Ayrıca Yasin'i de unutmamak gerekir. Bu üçlünün skor yüküne ciddi katkı yapması gerekiyor bu yıl.

Adrian-Alanzinho gibi yıllardır patlaması beklenilen hücuma dönük oyuncular ise en az forvet transferi kadar önemli diyebiliriz. Bir Jaja etkisi olmasa bile en az 12-15 puan takıma kazandırmaları gerekiyor.

Defans ise Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray'da olduğu gibi takımın en kötü ve tedirginlik yaratan kısmı. Süper Kupa finalindeki 5 gol, ve gollerin geliş şekilleri bu yıl izleyeceğimiz defans komedilerinin habercisi aslında, ve bu durum Trabzonspor için de geçerli. 29-31 yaşlarında, Avrupa'nın üst düzey liglerinde oynamış tecrübeli ve pas yüzdesi yüksek bir transferin çoktan tamamlanmış ve hatta takıma uyum sağlamış olması gerekirdi. Sol Bamba'yı henüz izlemedik ama Yobo, Ujfalusi veya Sivok gibi isimlerden bir sınıf aşağıda çıkarsa kimse şaşırmayacak gibi.

Defans konusunda Trabzonspor taraftarı için ümit verici bir konu, birçok insan katılmayacak belki ama, Recep Onur Kıvrak diyebilirim. Son hazırlık maçı olan Orduspor ilk 11'inde Onur'u görmek, acaba bu yıl kalede Onur mu olacak heyecanı yarattı bende. Evet Tolga çok iyi bir kaleci (keşke 4-5 yıl önce de kaleye geçtiğinde aynı seviyede olsaydı) ama Onur çok ayrı bir yerde ve çok özel bir kaleci bence. Efsane olabilecek, takıma direk puanlar kazandırabilecek maç kurtarabilecek bir kaleci.

Şöyle bir örnekle Onur iddamı pekiştiriyim, geçen sezon Tolga tam 39 gol yemiş ligde. İddaalı olacak belki ama Onur bu gollerin belki yarısını yemezdi. Zaten bir önceki sezon da Onur'un yediği gol sayısı 23. Evet her iki kalecinin defans hatları arasında kalite farkı vardı kabul ediyorum (Egemen-Glo vs Giray-Yumlu) ama Tolga'nın kurtardığı pozisyonların yanında yediği gollere de bakarsanız birçoğunda hata olduğunu görebilirsiniz.. Onur'un hatalı gol yediği çok nadirdir. Uzatmayalım, Onur'un bu yıl kaleyi devralması Trabzonspor için çok anlam ifade edebilir. Şenol Güneş'i bu konuda hayati bir karar bekliyor aslında.

Son olarak da Burak için birkaç şey söylemek gerekir tabi. İbrahimovic Inter'ten ayrıldığında Inter taraftarları "artık futbol oynamaya başlayabiliriz" demişlerdi. Sanırım tüm topları Burak'a şişirme işini bırakıp futbol oynamaya başlamak Trabzonspor için bir kazanç olacak gibi.


fotolar resmi siteden.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Sliding Doors



Eğer Fenerbahçe 2 yıl önce şike yapmamış olsaydı, Trabzonspor resmen şampiyon olur muydu ? olurdu.. (aslında oldu, ama TFF kayıtları henüz update edilmedi)

Eğer Trabzonspor şampiyon olmuş olsaydı, kadrosu bu şekilde dağılır mıydı ? 30 yıl aradan sonra şampiyon olup şampiyonlar ligine direk gidecek olan Trabzonspor Umut, Selçuk, Egemen, Jaja vs vs gibi oyuncularını kısmen elinde tutamaz mıydı ? tutardı..

Eğer Trabzonspor Selçuk gibi futbolcularını elinde tutabilseydi, Galatasaray geçen yıl şampiyon olabilir miydi ? olamazdı...

Süper kupa finalinde Selçuk-Umut ikilisi 3 gole de imza atarak Galatasaray'a kupa getirebilirler miydi ? getiremezlerdi..

2011-2012 sezonun ve dün akşamki süper kupa Fenerbahçe'nin olur muydu ? olurdu..

2011-2012 sezonu o kadar transfere rağmen şampiyon olamayan Galatasaray, Beşiktaş'tan beter maddi çöküş yaşar mıydı ? yaşardı..

Fenerbahçe'nin kadrosunda bugün Emenike, Niang, Santos, Lugano gibi isimler hala duruyor olurlar mıydı ? olurlardı...

Tüm bunlar olmadığı için, bugün müthiş bir kadro kuran Galatasaray 1996-2000 yılları arasındaki gibi bir sürece girdi mi ? girdi...

O zaman sevgili Fenerbahçe'li futbolseverler, kimse kusura bakmasın ama, Fenerbahçe kendi kazdığı kuyuya düşmüştür, önümüzdeki 3-4 yıl Galatasaray'ın başarılarını izlersiniz artık..

Oysa ne gerek vardı.. Hep İstanbul takımları şampiyon oluyor zaten, arada bir yıl da Trabzonspor şampiyon olsa kim ne kaybederdi ?



Not: Bu şike-teşvik meselelerinden ötürü iyice soğuduk futboldan, yazmak gelmiyor insanın içinden, artık eskisi gibi zevk alarak da seyredemiyoruz. Yinede lig başlarken arada birşeyler karalamak niyetimiz var, bakalım bu hafta büyük takımlar hakkında sezon öncesi tahmin yazısı yazabilirim belki, ara ara da Trabzonspor maçları ağırlıkta olmak üzere maç yazıları belki.. Yeni sezonda umarım şike yapan değil, hakeden kazanır.