1 Eylül 2010 Çarşamba

Yorucu Ağustos Virajı biterken, Antalyaspor-Trabzonspor 0-0


Öncelikle maç yazısı neden geçikti onu söyliyim. Pazartesi bir işim olduğu için maçı izlemedim, ayıptır söylemesi Digiturk Plus'ımızla maçı kaydettik, akşam izleriz dedik (canlıymış gibi). Sonra akşam eve biraz geç gelince, biraz da hasta olunca maçı izleme işi ertesi güne kaldı. Salı günü maçın skorunu öğrenmemek için (maçı canlıymışız gibi izlicez ya) atmadığım takla kalmadı. Ne TV'e bakıyorum ne gazetelere bakıyorum. İnternete bile girerken temkinli yaklaşıyorum. Arkadaş muhabbetlerinde konu futbola gelince hemen lafı basket maçlarına çeviriyorum felan..

Neyseki akşama kadar skoru öğrenmeden gelmeyi başardık. Açtık maçımızı canlı canlı izliyor gibi heyecanlanarak izlemeye başladık.. Haydaaa.. Stadda elektrikler gitmiş.. Maç yarım saat durunca bizim 2 saatlik kayıt maçın son on dakikasına yetmedi doğal olarak. Maçı 80. dakikaya kadar izledik, kayıt bitince de mecbur interneti açıp skoru öğrendik.

Böyle bir enteresanlık oldu yani, zaten nerde tuhaf bir olay olur, gelir beni bulur. Neyse, maçın son 10 dakikasını izlemedik ama ilk 80 dakikadan çok farklı şeyler olmadığını düşünerek kısa kısa maç yorumumuzu yapalım.

Trabzonspor evet kötü oynadı ama bu durumu büyütmemek lazım. Trabzonspor çok zorlu bir Ağustos ayı geçirdi ve bu da takımı fiziken çok yordu. Dün akşam kazanılamayan maçın en yalın özeti budur aslında. Muhtemelen bu sezon içinde bu denli yogun bir trafiğimiz (hem maç sayısı hem maç temposu olarak) olmayacağı düşünülürse bu durumun bu yıl bir daha yaşanacağını sanmıyorum.

Zaten bu Ağustos ayı düşünülerek takım hazırlanmış ve o yüzden de lige en iyi giriş yapan takım gibi görünmüştü. Diğer takımlar da form tutmaya başlayınca aradaki fark kapanacaktır.

Maça gelince, kadro seçiminden dolayı Şenol Güneş'i ayakta alkışlamak lazım. Herkesin çift önliberolu ve tek forvetli oynadığı ligimizde Jaja forvetinin arkasında Umut-Alanzinho-Yattara üçlüsüyle çıktı, hemde bir deplasman maçında. Bu dizilişi sahaya sürebilecek cesaret ve birikimde bir başka hoca yok şu anda STSL'de. Tebrik etmek lazım. Yattara ve Alanzinho'yu aynı anda ilk 11'de görmeyi hep çok istemişimdir ama bu hiç nasip olmamıştı ve Şenol Güneş'in de buna cesaret edebileceğini sanmıyordum beni yanılttı.. Eğer bunda ısrar ederse ki edecek gibi sonuçlarını alacaktır.

Amaa.. Yattara ve Alanzinho'nun etkisizliği de anlaşılır gibi değil. Tamam çok pres yapsınlar demiyoruz ama ayaklarına gelen topları da bu kadar kötü kaybetmeleri takımın tüm oyun düzenini bozuyor. İstatistik yok elimde ama eğer tutulsa iddaa ediyorum Trabzonspor'un kaybettiği topların %60'ını belki sadece Yattara ve Alanzinho kaybetmiştir. Ve altını çiziyorum, bu top kayıpları çok basit ve sinir bozucu kayıplar, yani rakibin presinden kaynaklanan kayıplar değil. Özellikle Alanzinho'nun kaçırdığı gole bakarsanız, sanki bir motivasyon eksikliği varmış gibi geliyor.

Oysa takım herzamanki makine düzeninde alan genişleterek bol paslı organize ataklar yapmaya çalıştı hep, ne zaman top Alanzinho ve Yattara'ya geldi, toplar karşı atak olarak geri döndüler ve Trabzonspor'un tüm saha içi dengesi bozuldu. Bu çok ciddi bir problem, takımın işleyişini bozan bir problem. Şenol Güneş'in de kızdığı konu buydu sanırım.

Bireysel performanslara fazla girmek istemiyorum ama Jaja ve Cale'den bahsetmek gerekir sanırım. Jaja'nın kalitesi ortada, takıma çok fayda sağlayacak bariz. Teofilo'nun arkasında Umut-Yattara-Jaja üçlüsü, çok iş yapacak gibi geliyor. Alanzinho ve Engin'de bunların alternatifleri.. Ama anlamadığım konu, Jaja'nın hiç yüzünün gülmeyişi. İmza atarken gülüyordu, ondan sonra hiç gülerken göremedik kendisini, acaba bir problem mi var diye merak ediyor insan.. Cale'ye gelince, her maç biraz daha göze batmaya başladı. Sol kanat ciddi alarm sinyalleri vermeye başladı, eskiden de hücuma çıkmıyordu ama defansif görevlerini yapıyor diye idare ediyordu, ama artık defansif zaafiyetlerde göstermeye başladı. Oysa Gabriç bu bölgede bir alternatif olabilirdi..

Antalyaspor için de birkaç şey söylemek lazım. Fenerbahçe maçından sonra ürkmüştüm açıkcası ama takım form tutmaya başlamış. Defansta Deniz ve Radeljic uyum sağlamışlar, zaten Deniz'in asıl yeri hep bu stoper bölgesiydi. İlerde geçen yılki üçlü Necati-Djheuma-Tita yine aynı üretkenliğe ulaşacaklarmış gibi ve orta saha daha dirençli bir hal almış. Kazandıkları toplarla çok hızlı atağa kalkabiliyorlar ama her zaman karşılarında kolay top kaybeden rakip bulamayabilirler. Organize atak sıkıntıları var, çünkü orta sahada o organizasyonu yapacak oyuncuları yok (Şifo Mehmet'in kendisi çok güzel oynar orda). Kalecilerini ben beğendim, yaşı gençmiş ve çok da atletik bir görüntü sergiledi. Nerden buldular bilmiyorum ama sanki on numara bir transfer gibi geldi bana. Karar vermek için erken tabi..

Şimdi lig araya girdi, son transferlerle takımlar ligdeki son hallerini almış oldular. Asıl lig bundan sonra başlıyor diyebiliriz.

Hiç yorum yok: