23 Nisan 2010 Cuma

Guiza, Baroş, Teofilo, Umut, Gökhan, Cisse, Nisterloy, Halil vs vs

“Atanınla tutanın iyi olacak” demiş Ahmet Suat Özyazıcı zamanında. Kendisi Türkiye’de 4 defa şampiyonluk yaşamış iki teknik direktörden biri. Diğeri de Fatih Terim biliyorsunuz. Çok doğru bir söz. 4-4-2, 4-3-3, çift ön libero, tek forvet vs insanlar tartışadursun, iyi bir santraforun varsa tüm taktikler bir anda yalan olabiliyor.

Messi tek başına Aresenal’e 4 tane atarken ne Barcelona’nın oynadığı paslı sistemin ne de Arsenal’in tempolu oyununun aslında hiç bir önemi yoktu, çünkü 4 golü de tek başına atmıştı. Topu aldı gitti ve attı. Hangi taktik durdurabilirdi Messi’yi o maçta.. Basket maçında bileği ısınmış Basketçi gibi attı golleri..

Drogba da çok güzel bir örnek bu duruma. Kalecinin degajını göğsüne alıp dönüp vurup attığı golleri hatırlıyorum. Kalecinizin degajını direk gole çeviren bir forvetiniz varsa kaç önliberoyle oyandığınızın aslında çok bir önlemi kalmıyor.

Messi Drogba tabi extreme örnekler ama iyi bir forvet çok şey farkettirebilir takımınız için. Kötü oynadığınız bir maçı kazanabilirsiniz iyi bir forvetiniz varsa. İyi oynadığınız bir maçı ise kaybetme ihtimaliniz çok düşüktür.



Bizde ilk yarı, Makukula tek başına nerdeyse Kayserispor’u ligin zirvesine taşıdı mesela. Kayserispor’un bu yıl Makukula’nın tek golüyle 1-0 kazandığı bir sürü maç var (bir tanesi de Trabzonspor’a karşı iki hafta önce). Bu kadar basit işte. Makukula standartlarında bir forvet sizi ligin zirvesine taşıyabiliyor. Eğer Tolunya Kafkas biraz daha pozitif futbol oynatabilseydi, veya diğer oyuncuların kalitesini biraz arttırmayı başarabilseydi bugün belki Bursaspor ve Fenerbahçe ile beraber ligin tepesi için kapışıyor olabilirdi. Kaldıki, Makukula kontra atak oyuncusu değil aslında, Kayserispor biraz daha hücum oyunu oynayabilse, Makukula çok daha fazla gol atabilirdi.

İyi bir forvet, Türkiye standartlarında bu kadar fark yaratabiliyorsa, neden bizim “büyük” dediğimiz takımlar forvet seçiminde bu kadar acemice davranayorlar ? Trabzonspor Umut ve Gökhan’la lige başlayıp, bu forvetlerden şampiyonluk mücadelesi bekleyebiliyor mesela ? Şaka gibi. Bırakın üst düzey bir forvet almayı, bu ikiliye üçüncü bir alternatif bile düşünmüyor.

Evet Gabriç iyi bir oyuncu, potansiyeli olan bir oyuncu ama sol açık sizi şampiyonluk yarışına sokmaz, oysaki forvet sizi yarışa sokabilirdi. Sol açık pozisyonunu Engin’le kapatabilirsiniz, Barış idare edebilirdi hatta geçen sezon tüm sezon olduğu gibi Collman idare edebilirdi. Alanzinho da çok verimli olmasa bile, alınma pozisyonu orasıydı. Yani Gabriç çok elzem bir transfer değildi. Taraftar formlarında çokca konuşuldu tabi, herkes Fatih Tekke istiyordu, Fatih Tekke olması şart değildi ama eksik apaçık ortadaydı. Forvet olmadığı için de koca bir yıl çöpe gitti sonuç olarak.

Diğer takımlarda da durum çok farklı değil aslında. Geçen sezonki performansı ortadayken Guiza’ya bir alternatif üretmeyen Fenerbahçe yönetimine de ayrı bir aferin demek lazım. Belki şampiyon olacaklar ama Guiza’nın yanına tecrübeli, bitirici bir forvet alınabilmiş olsaydı şu anda ligdeki durum çok farklı olabilirdi.

Beşiktaş’ın durumu ise tamamen içler acısı. Nobre gibi sezonda 2-3 gol atabilen, mücadele dışında hiçbir yaratıcılığı olmayan ve Beşiktaş’ın sisteminde fazlasıyla sırıtan bir adama yıllık 2.5 milyon Euro ödenmesini ben anlamış değilim. Bobo nispeten daha yetenekli ama, Türkiye liginde şampiyonluğa oynayan bir takımın rotasyon oyuncusu olur en fazla bence. Yani, asıl “baba” forvetiniz sakatken ya da kötü günündeyken oyuna sonradan girip hareketlendirebilecek bir oyuncu. Trabzonspor’lu Umut da aynı kategorinin oyuncusu. Oyuna sonradan girip, tıkanmış oyunu açabilecek bir oyuncu yani.. Ama asıl forvet değil..

Batuhan konusu var bir de tabi. Bu çocuk göz göre göre harcanıyorya, diycek birşey yok. 18 yaşında milli takımda oynamış bir adam, 20 yaşında A2 liginde oynuyor.. Ya hadi Mustafa Denizli’nin umrunda değil de Batuhan’ın da mı umrunda değil bu durum ? Neyse, geçelim bu genç oyuncular durumu ayrı bir mesele..

Galatasaray santrafor anlamında en doğru seçimi yapmış takım diyebiliriz. Baroş’tan fazlasıyla verim aldılar. Ama bu bir tesadüf değil. Yani “Guiza tutmadı ama Baroş tuttu, kısmet işte” demekle açıklanacak kadar basit ve teesadufi bir durum değil. Türkiye’de iş yapacak forvet tanımı bellidir aslında, ve bu tanıma göre bir transfer yaparsanız o transfer tutar ve iş de yapar. Bu kadar basit.

Nedir peki Türkiye’de büyük takımların yapması gereken forvet transferi ? Baroş’tur işte.. Baroş pahalı derseniz Makukula’dır. Hoijdonk, Carew, Nouma ve hatta Kenet Andersson hep bu tanıma uyan oyunculardır, ve hep başarılı olmuşlardır. Nedir bu oyuncuların özellikleri peki.. Aslında üç ana özellik var alınacak yabancı forvette aranması gereken ;

1- Tecrübe : Yaş olarak 25 yaşının üzerinde olacak, yani çömez olmayacak. Avrupa’nın önde gelen liglerinde oynamış olacak, ve hatta mümkünse Avrupa’nın büyük takımlarında oynamış olacak. Tüm bu birikim sayesinde profesyonelliği de üst düzey olacak, alışma süreci uzun sürmeyecek.

2- Fizik güç : Türkiye’deki futboldaki fizik mücadele malum. Zaten çoğu maç, Futbol’dan çok ata sporumuz güreşi andırıyor. Böyle bir ligde, güçsüz bir santraforun iş yapması çok zor doğal olarak. Kezman’ın tutmamasının bir nedeniyde buydu biraz. Tomas Jun transferi vardı Trabzonspor’un, öyle fiziği olan birisinin Türkiye’de gol atması çok zordu doğal olarak. O yüzden, mücadeleye gelebilecek bir fizi şart.

3- Bitiricilik : Santraforun kazma olmayanı makbul tabi doğal olarak. Tecrübe ve fizik güçün yanına biraz da bitiriciliği olan bir santrafor bulduğunuz an, takımınız iki gömlek yukarı çıkmış oluyor işte. O zaman da dadından yenmez işte..

“Tamam güzel diyorsunda, öyle kolay değil böyle adamları bulmak” da çok doğru bir söylem değil. Bu tanıma uyan ve transferi Guiza’yı transfer etmekten çok daha kolay olan bir sürü oyuncu var Avrupa’da.. Nisterloy örneğin, çok rahat Fenerbahçe alabilirdi sene başında. R.Carlos da vardı o zaman takımda. Hem takımın imajı artmış olurdu, hem de Guiza’nın formsuz olduğu dönemlerde takımı sırtlayabilirdi. Sıkışan maçlarda Guiza-Nisterloy ikilisi aynı anda oynayabilirdi ve hatta Semih’le beraber üçlü bir rotasyon kurabilirlerdi. Öyle olsaydı bugün Bursaspor’un puan kaybını beklemek zorunda kalmazlardı. Ayrıca, forma satışı parasını çıkartırdı ve Semih’e ve takımdaki diğer genç oyunculara çok şey öğretebilirdi.



Djıbrill Cisse var mesela, şu anda Panatinaikos’u şampiyon yaptı Yunanistan’da. Bu adam bildiğiniz Nouma’nın çok daha renkli ve çok daha kaliteli versiyonuydu. Hem taraftarın sevgilisi olur, hemde ligin tozunu atardı. Panatinaikos’a gelebiliyorsa Türkiye’ye de hayli hayli gelebilirdi. Bu tip örnekler çoğaltılabilir, bu tanıma uyan bir çok oyuncu var Avrupa’da..



Trabzonspor’a geri dönersek son olarak; Teofilo önemli bir transfer evet ama... Ama yanlış transfer. İlerde kendini ıspatlyacaktır mutlaka, bence potansiyeli var, ama takımın gol sorununu tek başına çözmesini beklersek adam bunu kaldıramaz, dağılır gider. Çünkü bu sorumluluğu kaldırabilecek tecrübesi yok. Madde 1 yani. Teo olsun, ama yanına daha tecrübeli biri de olsun. Geçen sene Umut ve Gökhan’ın yeterince tecrübeli olmamaları, şampiyonluk yarışında Trabzonspor’a çok puan kaybettirdi mesela. Kritik anlarda soğukkanlı davranamadılar.

Bu anlamda Trabzonspor’un seneye tecrübeli bir forvete ihtiyacı şart. Doğru transfer Trabzonspor’u şampiyon yapabilir seneye, yanlış transfer de ise ne Şenol Güneş kalır ne yönetim..

Her ne kadar bu tanıma çok uymasa da Halil Altıntop benim gönlümden geçen transfer olabilir Trabzonspor için.. Sezon sonu sözleşmesi bitiyor benim bildiğim. Olur mu bilmem ama olabilirliği olan bir transfer gibi geliyor bana... Bilmem Trabzonspor yönetimi düşünür mü bunu ?

Hiç yorum yok: