15 Kasım 2010 Pazartesi

Trabzonspor Ligi domine etmeye devam ediyor

Bursaspor 0 Trabzonspor 2

Bundan 10-15 yıl önce defans yapmak demek Çanakkale geçilmezi oynamak demekti. Tüm takım ceza sahası içinde içinde etten duvar örer var gücüyle gol yememeye çalışırdı. Bir defans anlayışı, pozisyon bilgisi, alan daraltma, defansı ilerde kurma vesaire hak getire.. Tabi rakiplerde doldur-boşalta geçiyordu doğal olarak. Yıllarca bunu futbol diye izledik bizde..



Bir dönem Anadolu takımlarının İstanbul takımlarıyla ve Trabzon’la yaptığı deplasman maçları böyle geçerdi. Anadolu takımları var gücüyle defans yaparlardı, toplar çizgiden çıkardı, kaleciler kalesinde devleşirdi. Bu şekilde bir puan alındı mı da şampiyon olunmuşcasına kutlanırdı bu puan. Çok değil 15 yıl öncesine kadar böyleydi düzen, ve bugün çok farklı bir noktaya gelindi.

Türk Futbol profilindeki bu değişime gelmeden önce defans anlayışındaki değişime değinmek istiyorum. Geçen yıllar içinde, 11 kişiyle defans yapıp sayısız pozisyonu etten duvar yaparak önleme anlayışı da modern bir hal aldı. Artık körü körü savunma yapmanın yerini bilinçli savunma yapma anlayışı aldı. Bunun en uc örneğini geçen yıl Barcelona karşısında Inter (Mourinho) vermişti. Ondan bir önceki yıl da Hiddink, Chelsea ile bu defansın bir başka uc örneğini vermişti.

Geçen yılki Barcelona – Inter maçını hatırlarsak, 11 kişi yapılan defansa rağmen (Eto’o solbek) Barcelona son on dakikaya kadar pozisyon dahi bulamamıştı. Nasıl oluyorda 11 kişi defans yapıp rakibe pozisyon bile vermiyorsunuz ? İşte teknik direktör faktörü burada devreye giriyor. Takıma bilinçli hücum yaptırmak kadar bilinçli savunma yaptırmakta bir teknik direktör becerisi. Türkiye'deki takımlarımız henüz Inter gibi defans yapamıyorlar ama 15 yıl öncesine göre çok yol aldıkları da bir gerçek.

İşin teknik kısmına çok girmek istemiyorum. Takım halinde hareket edip, rakibin ataklarına göre takım olarak refleks gösterip saha içindeki yerleşimi bir harmoni içinde değiştirmek, rakibe oynayacak alan bırakmamak, rakibin silahlarına göre tedbir almak gibi çok şey sayabiliriz. Ama mesele bunları saymak değil; mesele bunları takıma öğretebilmek ve sahada uygulatabilmek. Şenol Hoca Trabzonspor’a savunma yapmayı öğretmiş, bunu gördük..

Bursaspor-Trabzonspor maçında da bu güzel modern savunma anlayışının bir örneğini gösterdi Trabzonspor. İlk 15 dakikada iki gol attıktan sonra nerdeyse tek bir pozisyon dahi vermeden maçı bitirmesi Trabzonspor’un şampiyonluğa ne kadar hazır olduğun gösteriyor. Bursaspor gol atamak için elinden geleni yaptı, ama gayet bilinçli ve soğukkanlı bir şekilde defans yapan Trabzonspor rakibine pozisyon dahi vermedi.

Eğer gol gelmeseydi oyun farklı gelişecekti ama Trabzonspor öyle veya böyle, bir şekilde maçı yine alacaktı. Geçen haftaki Galatasaray gibi diyebiliriz, orda gol gecikti ama Trabzonspor yine kazanmasını bilmişti.

Trabzonspor’un nerdeyse tüm maçlarını dikkatle izlemeye çalışıyorum. Gole ihtiyacı olduğu zaman gerektiğinde kabus gibi rakibin üzerine çökebildiğini görüyoruz, defans yapması gerektiği zaman da aynı şekilde rakibe pozisyon vermediğini görüyoruz. Oyunun temposunu istediği gibi yöneten, oyunu istediği gibi yavaşlatan veya forse eden bir takım görüyoruz. Bu takım belki son 5-6 yıldır şampiyon olan takımlar içinde şampiyonluğu en hak eden takım görüntüsünde.

Trabzonspor’un şampiyonluğunu bu saatten sonra ancak yine kendisi engelleyebilir. Olağan kongre’den çıkabilecek bir huzursuzluk, 1-2 yıldız futbolcunun (Umut, Burak, Jaja, Colman) devre arasında transfer olması veya peş peşe gelecek talihsiz sakatlıklar olmazsa bu takım 27 yıllık özleme son verecektir. Diğer takımlar hiç boşuna heveslenmesin. O kadar da iddaalı konuşuyorum.

Tabii ki, lig uzun maraton, üst üste alınabilecek 1-2 kötü sonuç veya takımın gevşemesi de bir anda her şeyi tersine çevirebilir, ama her şeye rağmen 32 yaşında biri olarak, Trabzonspor’u 96 senesinden beri hiç bu kadar şampiyonluğa giderken görmemiştim.



Gelelim puan durumuna.. Trabzonspor başta olmak üzere Anadolu takımlarının ligi domine ettiğini görüyoruz. Ben yıllardır böyle bir tablo görmek istiyordum, bence STSL’e çok da yakıştı bu tablo. Yazının başında bahsettiğim Anadolu takımlarıyla büyük takımlar arasındaki uçurum, önce Kayserispor’un ve Sivasspor’un zorlamasıyla ardından da Bursaspor şampiyonluğuyla tarihe gömülmüş oldu.

Bu üç takımın ligin zirvesine yakıştı, bunu da ayrıca söylemek gerekir. İstanbul takımlarının zirve mücadelelerini izlerken, yöneticilerin yaptığı hoş olmayan açıklamalar, futbolcuların sahada yaptığı kavgalar gibi şeyleri görmekten bıkmıştık, umarım Anadolu takımlarımız bu konuya da yeni bir bakış getirmeyi başarırlar. Bu açıdan Engin'în üçlüsü hiç hoş olmadı, bunu da belirtmek lazım..

Yine de tabi İstanbul takımları yarışın dışında kaldı demek zor. Üst üste alınacak 5 galibiyet hepsini tekrar zirve yarışının içine sokar. Özellikle Fenerbahçe’nin ve Beşiktaş’ın tekrar yarışa yaklaşacağını düşünmekle beraber ilk iki sırayı iki Anadolu takımının bitirme olasılığı bana oldukça yüksek gözüküyor.

Galatasaray ise önceki yazılarımdan birinde de söylediğim gibi tarihin en kötü sezonlarından birini geçiriyor ve geçirmeye de devam edecek gibi. UEFA kupasından sonra çok hatalar yaptı Galatasaray’ı yönetenler. Lucescu, Gerets, Skibbe ve son olarak da Rijkaard’dan biriyle 4-5 yıllık bir program yapabilselerdi çok farklı yerde olabilirlerdi. Stadın gecikmesi ve yanlış transfer politikaları da çok önemli tabi bu duruma gelmelerinde. Galatasaray için ayrı bir yazı da yazarız bir ara…


Ligi zevkle izlemeye devam edelim şimdilik.. Herkese iyi bayramlar dilerim..

1 yorum:

Galeni dedi ki...

"Trabzonspor’un şampiyonluğunu bu saatten sonra ancak yine kendisi engelleyebilir. Olağan kongre’den çıkabilecek bir huzursuzluk, 1-2 yıldız futbolcunun (Umut, Burak, Jaja, Colman) devre arasında transfer olması veya peş peşe gelecek talihsiz sakatlıklar olmazsa bu takım 27 yıllık özleme son verecektir. Diğer takımlar hiç boşuna heveslenmesin. O kadar da iddaalı konuşuyorum."
Altına aynen imzamı atarım kardeş... Hatta ligin bitimine 3-4 hafta kala ilan ederiz şampiyonluğu eger kendi ayağımıza kurşun sıkmazsak...