23 Kasım 2010 Salı

13. hafta itibariyle Ligde Gidişat

Öncelikle herkesin geçmiş bayramı mübarek olsun diyelim. Bu hafta bayram gezmelerim nedeniyle maçları takip edemedim. Sadece özet görüntülere bakabildim.. O yüzden bu mafta maç yazısı yazmak yerine, ligdeki gidişat hakkında genel bir değerlendirme yapalım dedim...

Ligdeki her takım için birşeyler yazmaktansa kabaca dikkatimi çeken takımlar hakkında aşağıda birşeyler karaladım.

Zirve yarışı için Trabzonspor bir adım önde gibi, Bursaspor ve Fenerbahçe de bu yarışa ortak görünüyorlar. Kayserispor bu üçlünün hemen arkasından gelecek gibi ama yarıştan kopacaklarını pek sanmıyorum. Devre arasında alacakları forvet iyi çıkarsa bu üçlünün içine bile girebilir Kayserispor..

Düşme hattı için ise Kasımpaşa, Sivasspor ve Bucaspor ilk adaylar. Benim Kasımpaşa'dan hala ümidim var açıkcası, Yılmaz Vural bu takımı buradan çıkartabilir ama Sivassspor ve Bucaspor'un işi zor. Konyaspor ve hatta Bülent Uygun'lu Eskişehirspor için bile tehlike var diyebiliriz..


Buyrun efendim, lig sıralamasına göre bazı takımlar hakkında kısa kısa ;


Trabzonspor

Trabzonspor için Galatasaray ve Bursaspor'u yenebilir, Jaja'da bu maçlara damgasını vurabilir demiştik, kısmen de bilmişiz.. Ama şampiyonluk yolunda Eskişehirspor maçına da dikkat çekmiştik.

Trabzonspor'un kaderinde Eskişehirspor maçı gibi maçlar çok. 96'daki Vanspor maçı ve iki yıl önce Ersun Yanal döneminde Avni Aker'de 1-0 kaybedilen maçlar. İBB ve Konyaspor'du sanırım bu maçlar. Dün Eskişehirspor karşısında da böyle bir maç oynadı Trabzsonspor, kazanabilirdi, ama kaybedebilirdi de, daha önce defalarca başına geldiği gibi.. Nedir bu maçların ortak noktası. Avni Aker'de baskılı oyuna rağmen kapanan defans karşısında gol bulamamak..

Trabzonspor'un onca gol pozisyonunda dikkat ettiniz mi bilmem, ama tek bir net gol vuruşu yoktu. Şutlar hep dan, dun ve abanma.. Hep birilerine çarpti ve çıktı. Kadroda soğukkanlı gol vuruşu yapan oyuncunun olmaması (sadece biraz Jaja'da var) şampiyonluk yarışında bu tip puanlar kaybettirir, ve bu küçük puan kayıpları ilerde çok can yakar. İşin daha trajik yanı ise, bu tip maçların kilidi olacak oyuncunun Teofilo olması, ve malesef ondan bu saatten sonra hayır gelir mi bilinmez.. Belki ülkesinde geçireceği 1-2 ay ve alacağı ağır bir ceza aklını başına getirebilir, ama düşük ihtimal.

Trabzonspor yönetiminin bu maçtan çıkaracağı sonuç ise, devre arasında takıma Teofilo profilinde (mental olarak değil, oyunculuk olarak) bir santrafor almak olur. Ve bunun araştırılmasının bugün başlaması gerekiyor. Zaman var, ama bugün çalışmalar başlanmazsa sonra yanlış tercihler yaşanır..

Devre arasında gelecek bir santrafor, hem transferi ilerde muhtemel Umut ve Jaja gibi isimlere alternatif olur, hem de önümüzdeki yıl Şampiyonlar Ligi'nde alışma devresini atlatmış ve denenmiş satnrafor anlamına gelir. Bursaspor'un Nunez'le yaşadığı sıkıntıya düşülmez.

Trabzonspor'la ilgili bir başka konu da Engin tabi.. Bir önceki yazımda Trabzonspor'un şampiyonluğunu yine ancak kendisi engelleyebilir demiştim, ve kendi içinde çıkabilecek karışıklıklara dikkat çekmiştim.. Engin sağolsun yine rahat durmamış. Şenol Güneş bu adamı iyice bir dövse, sonra biraz dinlenip tekrar dövmeye devam etse yeridir. Bir baba'nın neden evladını dövdüğünün sebebidir bu yaşanan..

Engin akıllanır mı bilmem, ama Trabzonspor'da olası bir kötü gidişatta faturanın kesileceği ilk futbolcu olur, ve Trabzonspor'dan ayrılması halinde Anadolu takımı gezgini olur.. Milli takım ve şampiyonlar liginde oynamak, Trabzonspor'da şampiyonluk yaşamakla, Anadolu gezgini olmak arasında tercihini bakalım nerden yana kullanacak Engin ?

Bursaspor

Bursaspor ligin sonuna kadar yarışın içinde olacaktır. Şampiyonlar Ligi maçlarının temposundan ve üç günde bir maç yapmanın fiziksel yorgunluğundan 2-3 maç puan kaybetmesi gayet normaldi. Bunu genel bir düşüş olarak yorumlamak çok saçmaydı. Geçen yılki çizgilerinde devam ediyorlar, ve bu sırada tecrübede kazanıyorlar. Önümüzdeki yıl tekrar şampiyonlar liginde olurlarsa daha  iyi sonuçlar alacaklardır. Şampiyonlar Liginde tecrübesiz takımlar için sıfır çekmekten daha olağan birşey olamaz, bakınız Galatasaray, Fenerbahçe..

Ertuğrul Sağlam'ın kafasında tam olarak ne geçiyor bilemeyiz tabi ama şampiyonluktan daha önemli olarak hep bu seviyede kalmanın asıl hedef olduğunu seziyorum. Ertuğrul Sağlam'ın kafasında uzun süreli planlama ve hep zirveye oynayan bir takım var, yönetim de bu şekilde düşünüyor gibi, o yüzden tüm motivasyonu Şampiyonlar Ligine verip Ligi boşlamadılar. Kadroyu geniş tuttular ve zirve yarışının içinde olmaya özen gösterdiler. Şampiyonlar Ligi maçları bittikten sonra da iyice lige odaklanacaklar.

Çok da doğru yapıyorlar ligi önemseyerek. Nasıl olsa bir kere şampiyon olduk, salla gitsin demiyorlar. Tekrar şampiyon olmak en azından seneye tekrar Şampiyonlar Liginde oynamak istiyorlar. Tek başarıyla büyük olunmayacağının, sürekli başarıyla büyük olunacağının bilincindeler. Sürdürülemeyen başarı tesadüftür demişti bir keresinde Aziz Yıldırım sanırım, çok doğru söylemiş.

Bursaspor'un geçen yılki en büyük avantajı rakiplerinin kötü olmasıydı, bu yıl Trabzonspor ve Fenerbahçe bu işin peşini kolay bırakmayacak gibiler. Ama yine de ilk iki için sonuna kadar savaşacaktır Bursaspor, eğer Şampiyonlar Ligine tekrar katılabilirse bu sefer sıfır da çekmeyecektir.
Kayserispor

Kayserispor'un son haftalardaki maçlarını pek izleyemedim, o yüzden sadece skora ve puan durumuna bakarak yorum yapmak istemiyorum.. Ama geçen yıllarda Tolunay Kafkas'ın bir araya getirdiği genç ve yetenekli oyuncuların, Şota'nın modern futbol mentalitesiyle birleştiğini görebiliyoruz. Bu yıl nereye gider bu iş bende çok merak ediyorum ama önümüzdeki 3 yıl içinde bir şampiyonluk çıkartmaları hiç de sürpriz olmaz.. Makukula bu anlamda büyük kayıp, umarım Cangele formda dönüş yapabilir ve devre arasında alacakları forvet verimli çıkar. Zirve yarışından çok uzaklaşacaklarını sanmıyorum, lig boyunca ilk dördün içinde kalacaklar gibi.

İstanbul B.B.

Geçenlerde TV'de söylediler, Ferguson 1986'da Manchester'ın başına geçmiş ve ilk şampiyonluğunu 1992'de kazanmış. Gordon Milne'de benzer şekilde ilk yıllarda şampiyon olamamış sonra peşpeşe şampiyonluklar gelmişti.. Rijkaard'ın Barcelona macerasıda benzerdi. Örnekler çoğaltılabilir.

Abdullah Avcı'da bu örneklerden biri işte. İşini düzenli ve modern bir şekilde yapmak isteyen bir teknik direktöre, yönetimde yeterli desteği gösterirse, transfer politikaları bilinçli bir şekilde belirlenirse, genç oyunculara yönelip takım içi uyumu yakalanırsa işte sonuç... İBB ilk dörtte yerini alır.. Burda kendisine büyük diyen takımların izledikleri politikaları sorgulamaları gerekiyor.. Skibbe bugün hala Galatasaray'da olsaydı, Lucescu bugun hala Beşiktaş'ta olsaydı, Zico bugün hala Fenerbahçe'nin başında olmuş olsaydı, Ersun Yanal bugün hala Trabzonspor'un başında olmuş olsaydı acaba bugünkü oldukları yerlerden daha mı kötü durumda olurlardı..

Fenerbahçe

Sezon öncesi yazımızda, ki o zaman Niang transferi henüz sonuçlanmamıştı, eğer Niang gelirse yarışın içine girer, Gyan gelirse Guiza vakası olur demiştik. Kısmen yine bilmişiz ve Niang'ın oynadığı maçlardaki Fenerbahçe'nin performansı ile oynamadığı maçlardaki puan kayıpları bizi haklı çıkardı. Eğer Niang lig başlamadan iki hafta önce gelseydi ve sakatlık yaşamasaydı, Fenerbahçe bugün ligin zirvesinde bile olabilirdi. Aslında yarışın en favorisi olan Trabzonspor'la Avki Aker'de değil Saraçoğlu'nda oynamış olsaydı ve maçı kazanmış olsaydı Trabzonspor'la ligdeki yerleri değişmiş olacaklardı. O kadar hassas dengeler yani.

Niang gibi oyuncular varken, Guiza'larla Kezman'larla resmen yıllarını boşa harcayan Fenerbahçe sonunda doğru yolu bulmuş gibi. Niang, Emre ve Alex önderliğinde Fenerbahçe, şampiyonluk yarışında Bursaspor ve Trabzonspor'u yalnız bırakmayacaktır. Üstelik devre arası için yine doğru isimler üzerinde çalışıyorlar. Sissoko gibi isimler, özellikle ortasahada Emre'ye hem alternatif hem yardımcı olacak oyuncular Fenerbahçe'yi yine yarışta ön plana çıkaracaktır.

Fenerbahçe şimdi Bucaspor maçından sonra sırasıyla İBB, Karabükspor, Ankaragücü ve Sivasspor maçlarını oynayacak. Fenerbahçe bu maçları rahat kazanabilecek kapasitede, eğer ciddiyetle oynarlarsa bu beş maçtan çıkacak 15 puan onları ilk yarı sonunda zirveye bile taşıyabilir. Bu özgüvenle de yarışı sonuna kadar götürebilir.

Beşiktaş

Bundan iki önceki postta Beşiktaş için aynen şu kelimeleri kullanmışım;

"Taraftar şimdilik homurdanmıyor belki ama Beşiktaş'ın Kasımpaşa maçından sonra çok ciddi maçları var. Önce dirençli ve puana aç Gençlerbirliği ve Konyaspor maçları, sonrasında Galatasaray ve Bursaspor maçları.. Bu dört maçtan 1 galibiyet 1 beraberlik ve 2 mağlubiyet görüyorum ben Beşiktaş için. Biraz felaket tellallığı gibi olacak, Beşiktaş'lı arkadaşlar kızmasın lütfen ama yakın gelecekte Beşiktaş için iyi günler görmüyorum ben.."

Kasımpaşa'ya karşı kaybedilen puan, Gençlerbirliği maçında normalde pek verilmeyen standartlarda bir penaltı ile alınan galibiyet ve bu hafta da Konyaspor maçındaki puan kayıbı. Beşiktaş'ın gidişat düşündüğümden de kötü malesef. Şimdi de sırada Galatasaray ve Bursaspor maçları var. Beşiktaş'ın kazanmak zorunda olduğu, kazanamazsa yarıştan kopacağı ve Shuster'in iyice sorgulanmaya başlayacağı maçlar.

Shuster'in puan kaybettiği maçlardaki açıklamalarını psikolojik olarak irdelemek lazım. Derin anlamlar ve tespitler çıkabilir bu irdelemeden. Rakiplerine laf atması sadece basit bir eleştiri değil bence, bunun ötesinde rakiplerinin sadece mücadeleyle ve teknik olmayan oyuncularla puan almasına anlam verememe, kendi modern sisteminin yetersizliğini kabul edememe var. Nasıl bu küçük takımları yenemem sorusunun cevabını bulamıyor malesef ve bu da onu agresif demeçlere itiyor gibi. Bilemem, dediğim gibi irdelemek gerekir.

Ama önümüzdeki iki hafta Galatasaray ve Bursaspor maçında olası mağlubiyetlerde bu tip demeçlere çok farklı tepkiler alacaktır. Real Madrid'deyken, Barca'nın üstünlüğünü kabul etmesi işine mal olmuştu, burda da benzer bir hata yapar mı bilmiyorum.. Ama genel olarak çalıştırdığı takımların büyüklüğünü anlamakta biraz sıkıntı var gibi.

Herşeye rağmen, Shuster'in demeçlerinde doğruluk payı da hep var. Ama sorun şu ki, herşey heryerde söylenmez.. Ya da herşeyi söylemeye gerek yok. Diyelim karşınızdaki insan kel, bunu herkes görüyor zaten, bunu söylemek karşı tarafı kırmaktan başka birşeye yaramaz. O zaman söylemeye ne gerek var.. Konyaspor'un defans yaptığını görmemiz için bunu Shuster'in söylemesine gerek yok, ya da Trabzonspor'un Avrupa Kupalarından erken elendiğini anlamak için Shuster'in tespitini beklemeye gerek yoktu.. Barcelona'nın o dönem Real Madrid'den iyi olduğunu da herkes biliyordu ama bunu söylemenin sana işini kaybettirmekten başka bir faydası da olmazdı..

Beşiktaş'ı yarışın uzağında görüyorum, ligi 4. veya 5. bitirecek gibi. Quaresma'nın ve Guti'nin sakatlık durumları da özellikle belirleyici olacaktır.

Galatasaray

Sezon başındaki yazılarımdan birinde tarihin en kötü sezonlarından biri gelebilir demiştim Galatasaray için. Buna benzer yorumlarda bolca çıkmıştı basında zaten, özellikle Mehmet Demirkol buna benzer çok şey söylemişti. Gidişatta o yönde gözüküyor. Hagi hamlesi de kısa vadede etki yapması zor bir hamleydi zaten, o da bu şekilde devam edecek gibi.

Galatasaray'da çok temel problemler var gelinen nokta son on yılda, UEFA kupasından sonra izlenen yanlış politikaların ve stadın gecikmesinin sonucu olarak değerlendirilebilir. Bunu sadece Adnan Polat yönetimine veya hocalara bulmak yanlış olur. Genel bir plansızlığın sonucudur bu durum.

UEFA kupasının kazanılmasından sonra, sürekli hazırdan yiyen Galatasaray kendini bitirdi, ve bu durumdan kurtuluşun tek yolu yeniden yapılanma. Bunu Feldkamp'la, Skibbe ile ve hatta Rijkaard'la denedi ama hep ya yarım kaldı ya da planlamaya uyulamadı, günü kurtarmanın peşinden gidildi. Hep söylediğim şey. Yukarda da yazdım. Skibbe gitmemiş olsaydı daha kötü bir durum olur muydu ? Gerets bugün takımın başındaki 7. yılında olsaydı bu durum olur muydu ? Rijkaard'ın istediği oyuncular alınıp, 3-4 yıl destek verilseydi bukadar ümitsiz olmazdı taraftar.

Sonuçta bu yıl geçti artık. Bunu bir fırsat olarak bilip, yeniden yapılanmanın adımları atılmalı artık. Yeni stad da bir avantaj bu anlamda. Önümüzdeki yılın transferleri şimdiden araştırılmaya başlanmalı. Elano, Misimoviç, Quaresma gibi kariyerinde sadece 2-3 yıl zirve yapmış nazik oyuncular değil, belli bir seviyeyi tutturmuş Niang gibi, Ernst gibi tecrübeli ve dayanıklı yabancılara veya Jaja gibi Dos Santos gibi geleceği parlak oyunculara yönelmeleri lazım. Yerli oyuncular içinde Ali Turan gibi belli bir yaşa gelmiş çıkış sağlayamamış adamlar yerine daha genç ve potansiyeli olan oyunculara yönelmeli. Bu yıl Emre Çolak gibi Ufuk gibi genç isimlerde ısrar edip bu oyuncuları kazanmaya çalışmalı.

Yapacak çok şey var ve buna bir yerden başlamalı Galatasaray'ı yöneten insanlar. Yine günü kurtarma derdine düşerse Galatasaray aynen devam eder bu durum, seneye daha da kötü bile olabilir.


Ankaragücü

Sezon başında ilk kovulacak hocalardan biri olarak tahmin etmiştim Ümit Özat'ı ama enteresan işler yapıyor. İstikrarsız sonuçlar, belli bir sistem yakalamaya çalışan takımlarda sıkça görülen bir durumdur, bu anlamda biraz zaman tanımak ve destek olmak gerekir. Sistemi oturdukça daha istikrarlı sonuçlar almaya başlayacak gibi duruyor Ümit Özat. Ama anladığım kadarıyla yönetimle ciddi problemleri var, bakalım nereye varacak bu iş, yine de Ümit Özat'ta ısrar diyorum ben.

Konyaspor


Ziya Doğan enteresan bir adam. Gariban gibi. Yokluklardan takımlar yapıyor, bir sürü problemlerle uğraşıyor, zenginle güçlüyle savaşıyor. Tabi doğal olarak puan kazanabilmek için bol defans yapıp sert futbol oynatıyor, bir nevi ekmeğini taştan çıkartıyor. Biz de adama kızıyoruz neden pasta yemiyor diye.

Nasıl söyliyim, antifutbol oynatıyor diye Ziya Doğan'ı eleştirmek, neden modern futbol oynatmıyorsun demek (Shuster) hadım olmuş adama "çoluk çocuktan naber" demek gibi birşey. Adam elindekilerle birşeyler ortaya koymaya çalışıyor, Konyaspor ligde kalacak gibi, ve 2-3 yıl içinde ilk 10 sıra içinde yer alan bir Konyaspor oluşturacaktır Ziya Doğan. Ama bu yılı atlatmaları gerekiyor öncelikle.

Sivasspor

Sezon öncesi yazımızda küme düşecek takımlar tahminimizde Manisaspor, Bucaspor, Karabükspor ve Sivasspor’dan üçü diye yazmıştık. Karabükspor bizi mahçup etti, iyi de etti. Manisaspor ise Hakan Kutlu hatasından erken döndü. Öte yandan Kasımpaşaspor'da hayal kırıklığına uğrattı bizi ona ayrıca geleceğiz. Ama Sivasspor ve Bucaspor hiç şaşırtmadı bizi.

2 yıl önce şampiyonluğa oynayan Sivasspor'un iskelet kadrosunun bu hale gelmesi çok ilginç. Baktığınız zaman Bilica, İbrahim Dağaşan ve Tum gibi önemli kadro kayıpları yaşandı ve yerleri dolmadı ama sebep sadece bu değil tabiki. Sebep şu ki, Sivasspor hiçbirzaman iyi futbol oynamadı. Geçen yıl Bursaspor'un oynadığı pozitif futbolun yanına bile yaklaşamadı. O yüzden hırsla, fizik mücadeleyle ve Bülent Uygun gazıyla gelen o başarıyı bilinçli bir şekilde idare edememenin sonucu olarak da bugünkü tablo ortaya çıkmış oldu. Çözüm nedir derseniz, Rıza Çalımbay'la zor derim..


Bucaspor

Sene başında da benzer şeyler yazmıştık. Yıllarca süren bir plan ve programın sonucunda bir başarı yakalıyorsun, sonra tüm takımı dağıtmak süretiyle kümede kalma adına bu planlamanın içine ediyorsun. Sonuç ortada. Oysa takımı dağıtmak yerine güçlendirmeyi tercih etselerdi, Bülent Uygun'a uyup yılların planlamasını heba etmeselerdi bugün yine kümeye oynuyor olabilirlerdi ama gelecek yıllar için daha çok ümit vaadederlerdi. Ama hatanın büyüğünü Bülent Uygun'la yaptılar.

Bucaspor'un herşeye rağmen, Samet Aybaba aksini söylesede, toplama da olsa, iyi bir kadroları var, kümede kalmak için sonuna kadar savaşcaklardır. Ama sorun kümede kalmak değil. Kümede kalmak sadece kaçınılmaz sonu ertelemek olacaktır. Yani bu yıl kalsalar seneye düşerler, ve düşüş o düşüş olur..

Bir dönem Akçaabat Sebatspor kümede kaldı diye sevinenleri hatırlıyorum Trabzon'da.. Günü kurtarmak adına herşeyi yapmışlar, günü de kurtarmışlardı. Sonra ne oldu ? Önemli olan günü kurtarmak değil, uzun vadeli plan yapıp süreklilik sağlamak. Gerekirse düşeceksin, ama daha da güçlenip çıkacaksın. Bursaspor gibi. Şu anda Denizlispor'un yaptığı gibi. Bucaspor bu şekilde düşerse tekrar geri gelebilir mi ? Hiç sanmıyorum.. Bucaspor bu yıl kümede kalırsa seneye tekrar kümede kalabilir mi ? Hiç sanmıyorum.. Yani son kaçınılmaz..

Kasımpaşaspor

Yıllardır Türk futbolunda ve dünya futbolunun büyük kısmında kötü gidişatın sorumlusu olarak hoca gösterilir ve çözüm olarak da hoca değiştirilir. Bu çoğu zaman da işe yarar. Umarım Kasımpaşa yönetimi hatayı başka yerde arar ve Yılmaz Hoca'ya destek verir. Küme düşse bile Yılmaz Hoca'nın arkasında dursalar bunun karşılığını alacaklar gibi geliyor bana.

Hiç yorum yok: