28 Kasım 2010 Pazar

Gaziantepspor 1 Trabzonspor 3


Trabazonspor her gün biraz daha ciddi adımlarla şampiyonluğa yürümeye devam ediyor. Şampiyon bir takımın yapması gereken her şeyi yapıyor. Geriye düştüğü maçları soğukkanlılıkla çevirebiliyor, öne geçtikleri maçlarda ise oyunu soğutarak skoru koruyabiliyorlar. Oyun sistemini yıldız oyuncuların üzerine kurmaktansa takım oyunu oynamanın ve yardımlaşmanın üzerine kuruyorlar ama aynı zamanda yıldız oyuncularını da sırayla ön plana çıkarabiliyorlar. Yapılması gereken ne varsa bilinçli bir şekilde yapıyorlar yani.


Trabzonspor’un tüm özelliklerinin yanında, bir de çok gizli bir silahı var, gerektiğinde kullandıkları bir silah bu. “Rakibi boğan baskı kurma” diyorum ben bu silaha. Bu öyle bir silah ki, geçen haftaki Bursaspor maçında olduğu gibi bazı maçlarda ihtiyaç olmadığı için kullanmıyorlar bile. Ama gerektiğinde de 20 dakika veya yarım saat kadar bu silahı kullanabiliyorlar. Bu öyle bir baskı ki, rakip takım nefes bile alamıyor. En fazla yarım saat içinde de sonuç veriyor bu baskı. Bu yıl ligde birçok maçta, bölüm bölüm bu baskının kurulduğunu gördük.

Gaziantepspor maçında da 3. dakikada golü yedikten sonra ilk yarının sonuna kadar bu boğucu baskıyı kurdu yine Trabzonspor. Öyleki, Gaziantepspor ortasahayı bile doğru geçemedi. Bu manzarayı bu yıl Trabzonspor’un birçok maçında gördük. Zaman zaman maç, Gaziantep ceza sahasının 20 metre kadar önünde Trabzonspor’un rakibi hataya zorlaması şeklinde geçti. Gol bağıra bağıra geliyorum diyordu zaten, ve Tolunay Kafkas da bir şey yapmadan bunu izliyordu kenarda. İşte bu baskı, bu oyunu domine edebilen oyun anlayışı Trabzonspor’un şampiyonluk yarışındaki en büyük kozu.

Baskının sonuç vermesi çok sürmedi ve beraberlik golü de geldi. Beraberlikten sonra birkaç dakika kadar Gaziantepspor canlanır gibi oldu ama Trabzonspor’un tekrar baskıyı kurması uzun sürmedi. Yine baskı sonuç getirdi ve galibiyet golü ve kırmızı kart geldi. Ondan sonra da maç koptu zaten.

Geçen hafta 20 dakikada Bursaspor maçını kazanan Trabzonspor, bu hafta da yarım saatte maçı kazandı diyebiliriz. Maçın gerisi, geçen hafta Bursaspor maçında olduğu gibi Trabzonspor’un rahat ama kontrollü oyunuyla geçti diyebiliriz. Rakibe pozisyon bile vermeden maçı bitirdiler. (Rakip 10 kişi kaldığı için rahat oldu diyebilirsiniz ama 11 kişi de olsaydı Gaziantepspor, çok bir şey fark etmezdi, geçen hafta Bursaspor maçında olduğu gibi) İşte şampiyon olacak bir takımın oynaması gereken oyun anlayışı. Gerektiğinde maçı çevirecek baskıyı kurmak, gerektiğinde oyunu soğutmak.

Gaziantepspor’u bu yıl pek izleyememiştim. O yüzden ayrıca dikkatli izlemeye çalıştım, ama gördümki, Tolunay geçen yıl Kayserispor’a oynattığı çağdışı futbolu şimdide Gaziantepspor’a oynatmaya çalışıyor. Taktik en yalın haliyle şöyle; şişir topu ileri, top bizde kalmasa bile presle topu kazanıp ani hücumlar yapalım. Ayrıca bol bol sert oynayalım rakip oyun kuramasın ve yılsın. Oyun kurmak mı ? Paslarla gitmek mi ? Hızlı ve tempolu oynamak mı ? Gerek yok o tip şeylere…

Bu futbol anlayışıyla, Gaziantepspor bu kadar puanı iyi bile toplamış. Hoş bu mantaliteyle geçen yıl bu zamanlar Kayserispor liderdi ayrı mesele ama insanların Tolunay’ın sadece bir kondisyoner ve motivatör olabileceğini bundan fazlasının pek olamayacağını neden göremiyorlar anlayamıyorum. Hele de penaltı pozisyonuna verdiği tepki, çok amatörce.. Hem agresif tepkiler veriyor, sağı solu tekmeliyor, sonra süt dökmüş kedi gibi hakeme derdini anlatıyor.. Madem sinirlendin, sinirinin arkasında dur..

Ayrıca pozisyon kabak gibi penaltı ve kırmızı kart, neye itiraz ediyorsun.. Sanki o pozisyon gol olmasa maçı çevirecen ? O pozisyon olmasa bir sonraki gol olacak, Trabzonspor güldür güldür geliyor ve sen kenarda sadece izliyordun.. 3. dakikada gol attın öne geçtin sonra geriye yaslandın. Trabzonspor’a karşı 87 dakika gol yemeden geçirebileceğini mi düşündün ? Hadi düşündün bunu nasıl yapmayı planladın, 11 kişi defans yaparak mı ? Ayrıca sen kenarda öyle kontrolünü kaybedersen sahadaki futbolcu ne yapsın ? Saha kenarında teknik direktör böyle soğukkanlılığını kaybeder mi ?

Yani ne oyun planının bir tutarlılığı var, ne takımın pozitif bir oyun anlayışı ne de kenarda verilen tepkilerin bir mantığı. Tolunay Kafkas oyunculuğu döneminde çok beğendiğim bir oyuncuydu ama bu şekilde düz bir teknik direktör olacağını da hiç tahmin etmezdim.

Gelelim bazı oyunculara. Murat Ceylan son 2-3 yılda çok geri gitmiş, oyununu hiç geliştiremiyor, oysa beklentim yüksekti. Bu şekilde büyük takımlara gitmesi çok zor. İsmail Sosa yeteneğini belli ediyor, çabukluğu, sürati ve tekniği üst düzey. Ayrıca çalışkan da bir oyuncu. Ama Gaziantepspor’da harcanıyor. Oyun oynamaya çalışan bir takımda çok daha ses getirebilir..

Orhan Gülle’ye de ayrıca dikkat ettim, hem 61 numara giymesi hem de Beşiktaş’ın alt yapısından gelmesi ilginç. Ayrıca milli takıma seçilmesi ve Sergen’in A2 takımından öğrencisi olan Orhan için söyledikleri merakımı iyice arttırmıştı. Ama gördüğüm tipik yetenekli ama futbolu bilmeyen oyuncu modeli. Evet yetenek var ama ne nerde durması gerektiğini biliyor, ne de nereye pas atması gerektiğini. Tolunay’ın elinde de kendini pek geliştirebilecek gibi değil. Umarım yanılırım.Ama yetenek var.

Trabzonspor’da ise her ne kadar Burak iki gol atıp maçı çevirdiyse yine de benim için maçın adamı Selçuk. İlk paragraflarda bahsettiğim Trabzonspor’un oyun modelini sahada uygulatan liderlik eden oyuncu Selçuk. İyice olgunlaşıyor. Zaman zaman Oğuz Çetin’e benzetiyorum Selçuk’un oyun tarzını. Önümüzdeki yıl şampiyonlar liginde oynaması ona Avrupa kapısını açacaktır. Trabzonspor seneye şampiyonlar liginde oynarsa, ki oynayacak gibi, Selçuk dışında birçok oyuncu Avrupa’nın çeşitli takımlarına gidecek gibi. Burak, Jaja, Umut ve Colman transferi en muhtemelen oyuncular. Trabzonspor’un devre arası transferlerini bunları düşünerek yapması gerekiyor birazda. Genç oyuncuları alıp bu gitmesi muhtemel oyuncuların yerine hazırlaması lazım, bu planlama başarının sürekliliği açısından çok önemli.

Ayrıca şunu da söylemem gerekir, Trabzonspor seneye şampiyonlar liginde oynarsa, aldığı sonuçlar Bursaspor’unkiler gibi olmayacak. Zaten Trabzonspor’un bu yılki maçları biraz da seneye oynayacağı şampiyonlar ligi maçlarına hazırlık maçları olarak görmesi gerekiyor. Bu yıl oynadıkları her maç, takım oyununu iyice oturtup mükemmele yaklaştırmak için bir hazırlık maçıymış gibi düşünmeliler.

Şimdi Trabzonspor’un önünde ligin ilk yarısının bitiminden önce üç maç daha var. Bucaspor, İ.B.B. ve Karabükspor. Üç maçı da rahat kazanabilecek güçte Trabzonspor, ama işte ligin başlarında yaşanan Manisaspor kazası gibi bir kazanın yaşanmaması için oyuncuların işi gevşetmemesi gerekir. Şenol Güneş’i, oyuncuların motivasyonunu yüksek tutmak adına zor bir süreç bekliyor. Ama bu üç maçtan çıkacak 9 puan şampiyonluk yolunda çok belirleyici olabilir.. Bekleyip göreceğiz…

Hiç yorum yok: