6 Kasım 2012 Salı

Antalya'da kalan puanlar: TS:1 AS:2


Antalyaspor deplasmanından önce Trabzonspor'un 9 maçta aldığı 13 puanı iyi analiz etmek gerekir, yoksa bu maçta olup bitenlerden yanlış sonuçlar çıkarırsınız..



Şöyleki, Trabzonspor 82 puan topladığı sezon oynadığı "Küçük Barcelona" vari futbolunu bir anda iskeletinin dağılmasıyla değiştirmek zorunda kaldı. (detay için bkz. şike süreci)

Ne oldu sonra, sistem bir anda değişti, gol yükü artık Burak ve onun önüne atılan uzun toplara kaldı. Adapte olması kolay sayılabilir sistemdi, ve olduda. Yoğun maç trafiğine rağmen oldukça iyi sonuçlar alında.

Ondan sonra, bu sezon tekrar sil baştan.. Bu sefer Vittek ve Janko gibi merkez santraforlar üzerine kurulu bir sistem.. Oyun anlayışı tamamen değişiyor ve kanatlardan orta yaparak, ve oyunu rakip sahaya yıkarak gol atmaya çalışmak gibi, geçen sezona tamamen zıt bir futbol anlayışı..

E tabi bu futbol dediğimiz şey de bir yaz-boz tahtası değil ki, Burak'ı gönder, Janko'yu al herşey aynen
devam etsin..

Sistem dediğiniz şeyin değişmesi 1 yıl, oturması 1 yıl daha, en az 2 yıl yani. Biz ama 3 ayda herşey tamam olur zannediyoruz. Bir sistemin oturmasının 2 yıl süreceğini anlamadığımız zaman da neden Trabzonspor yenildi diye anlamaya çalışıyoruz. Anlayamayız tabiki, boşuna kafa yoruyoruz.

Ya sisteminize uygun oyuncu alırsınız, ya da sistemi oyuncularınıza göre revize edebilirsiniz. Burak yerine N'Doye alınabilmiş olsaydı geçen sezonki sistemle devam edebilirdiniz, ama elinizde Janko varsa, ona göre çözüm üretmeniz gerekiyor..

Çözüm dediysek, matematik problemi değil ki bu, 4-4-2 veya 3-5-2 gibi rakamlar çözüm getirsin.. Zaman lazım.

Formülün bilinmezi sabır, istikrar, uyum ve hepsinin aslında buluştuğu ortak nokta zaman.

Evet kadro iyi ama hani derler ya un var, şeker var, su var ama helva yok diye.. Buradaki un-su-şeker bileşenlerinin futboldaki karşılığı kaliteli futbolcu-kaliteli hoca-zaman şeklindedir..

Mesele Trabzonspor'un son 5 dakikada yediği goller değil. O goller ilk 5 dakikada da gelebilirdi, maçın ortasında da. Goller hiç gelmeyebilir ve Trabzonspor galip te gelebilirdi. O zaman farklı şeyler mi konuşacaktık ?

Mesele, maçın kaç-kaç bittiği değil, ya da kimin oynadığı da değil. Hatta takımın iyi oynayıp oynamadığı da değil. Mesele şu ki, Trabzonspor'un nasıl bir niyetle oynamaya çalıştığı. Bunu görmek önemli. Çünkü niyet doğruysa, bugün alamadığınız neticeyi yarın almaya başlarsınız. Ama niyet yanlışsa, bugün kazansanız bile uzun vadede hedeflerinize uzak kalırsınız.

Peki neydi Trabzonspor'un yapmak isteyip de yapamadığı.. Ama gelecekte yapacağı..

1- Adrian'ı kazanmak. Evet bir yıldır istenileni veremedi, belki veremeyecekte, ama bu ilk 11 şansını hakediyor tıpki diğer oyuncular gibi. Nasıl Zeki, Alanzinho, Soner, Yasin, Volkan ve diğerleri (Emre Güral da o şansı alacak, zamanla ve sırayla) bu şansı buluyorsa, Adrian'da bu şansı hakediyor. Kimi futbolcu bu şansı kullanacak kimi kullanamayacak. Ama buradaki herkese şans verme niyetiniz, önümüzdeki haftalarda daha adil, ve daha az soru işaretli kadrolar olarak size geri dönecek. Yani niyet doğru, henüz sonuç vermedi ama verecek.

Bakalım attığı gol özgüven ve düzenli ilk 11 olarak kendisine geri dönecek mi ?

2- Janko üzerine kurulu oyun sistemi. Elinizde Burak yoksa, onun yerine Janko ve Vittek varsa sisteminizi böyle kurmak durumundasınız. yanındaki oyuncular Janko'yu, Janko da takımı tanıyor. Yani niyet doğru, henüz sonuç vermedi ama verecek.

3- Maç boyunca Yasin'in yol geçen hanına çevirdiği eski takım arkadaşı Ergün Teber'in kanadının pimini, Volkan Şen ile çekmek maçı koparmak adına yapılacak en doğru taktik müdahaleydi. Ama tutmadı. Burada suç oyuncusuna güvenen Şenol Hoca'da değil, güvenin karşılığını boşa çıkaran Volkan'da.. Ama yine niyet doğru diyebiliriz, tutmayan bir taktik deneme.

4- Oyun anlayışı olarak bol bas ve bol pres. Evet, Trabzonspor'un yaptığı pas ve pres çok zayıftı ama burada dikkat edilmesi gereken şey bunu yapmaya çalışmasıydı. Yani niyet paslı ve presli oynamak, bunu yapmaya çalıştılar ama olmadı.

Diyebilirsiniz, her takım presli ve paslı oynamaya çalışıyor.. Şöyle bir örnekle açıklıyım. Defans aldığı topları ileri dan-dun vurmadı, pasla çıkmaya çalıştı, ve kaptırdığı toplarda kalesinde tehlike yaşadı. İşte bu niyetinizi gösterir..

Bazen pas yaparak çıkarken top kaptırmak, topları ileri şişirmekten daha iyidir. Bugün gol yersiniz, ama bu alışkanlık uzun vadede pozitif futbol anlayışı olarak size geri döner. Trabzonspor'un da durumu bu. Bol paslı ve presli oynamaya çalışıyor, bunu henüz başaramıyor ama niyet iyi. Zamanla, tempo arttıkça, iskelet ilk 11 oturdukça, oyuncular birbirini tanıdıkça bu olacak.

İdeal ilk 11 demişken, orta sahada Soner-Colman-Sapara üçlüsü kulağa çok hoş geliyor, çok başarılı olabilirler, acaba bu sezon içerisinde böyle birşey görebilir miyiz ?

Bu yukarıdaki maddeler uzatılabilir.. Buradaki mesele şu.. Eğer Trabzonspor'un yaşadığı süreç anlaşılmazsa, herkes son beş dakikada gelen gollere takılır kalır. Oysa o gollerin hiç bir önemi yok. Şampiyonluğa oynamadığınız ligin sonunda 62 puan almışsınız veya 65 puan almışsınız çok bir farkı yok, ama sisteminizin oturması bir sonraki sezon için çok şey ifade eder..

Antalyaspor için de birşeyler yazmak lazım. 21 puanda oldukları için, Trabzonspor'u yendikleri için değil.. Geçen yıl Futbol'un F'sini oynamayan, çok zorlama bir takımken, bu yıl tempolu ve pozitif oynayan, kontralarla değil de rakibi domine ederek sonuca gitmeye çalışan bir takım oldukları için. M.Özdilek bu sezona kadar hep günü kurtarmaya çalıştı, sanırım artık kafasındakileri uygulatmaya başlıyor. Ben bu sezon ilk kez Antalyaspor maçı izledim, hiç de öyle tesadüfi bir çıkış gibi gelmedi bana aldıkları puanlar, ilerleyen haftalar gösterecek gerçekleri..

Hiç yorum yok: