29 Nisan 2010 Perşembe

Barca 1 Inter 0, Hiddink'in yapamadığını Murinho yaptı...



Hayatımda sanırım ilk kez Trabzonspor ve Milli Takımımız dışında bir takım gol attı diye sevindım, dün 85. Dakikada Pique golu attığı zaman. Gol diye yerimden fırladım. Daha doğrusu fırladık arkadaşlarla beraber. Bojan ikinci golu attığında da fırladık ama sevincimiz kursağımızda kaldı.. (Şimdi hatırladım, geçen yılki Chelsea maçının sonunda Iniesta’nın golüne de sevinmiştim)


Sonra kendimi kötü hissettim ama... Trabzonspor dışında bir takım için sevinmiştim... İnsanın sevgilisini aldatması gibi birşey bu.. Trabzonspor’dan özür dileyip kendimi affettirmek isteği oluştu içimde.. En kısa zamanda Trabzon’a gittiğimde kendime 2 forma alıp affettirmeye çalışacam artık, ne yapıyım. Umarim affeder.. Aşk herşeyi affeder mi ? Sonuçta anlık birşeydi Pique’nin golüne sevinmem..

Maça gelirsek o kadar çok şey varki maçı güzel kılan.. Hangisinden başlasak.. Maçtan keyif alma tatmini yaşadım resmen.. Evet, Barcelona beklediğimiz gibi oynamadı belki çok pozisyonlu ve gollü bir maçta olmadı ama ben maçın her saniyesinden keyif aldım diyebilirim.. Hatta maç bittikten sonra bile keyif almaya devam ettim.. Güzel bir yemeğin ağızda bıraktığı tad gibi...



Herşeyden önce 100bin kişinin Nou Camp’ta oluşturduğu ambians nefis.. Televizyonun sesini de açınca ayrı bir havaya giriyorsunuz.. Sahada Inter’li oyuncuların soğukkanlılıkları.. Barcelona’lı oyuncuların motivasyonları.. Kenarda Murinho ve Guardiola gibi CL Kupası sahibi iki karizmatik hocanın gayet karizmatik duruşları .. İkisinin de giyimlerine önem vermeleri ve kendi tarzlarının olması ise ayrı bir güzel nokta..

Barcelona her zamanki bildiğimiz bol paslı ve oyunu domine eden futbolunu oynarken, Inter geçen sene Chelsea’nın yapmaya çalışıtığını yaparak, alan daraltıp 0-0’a yatmaya çalıştı.. Beklenen de buydu aslında ama bir anda Motta kırmızı kart görünce dengeler iyice Barca’nın tarafına kaydı.. Ama o sırada Murinho kendinden emin bir şekilde dalga geçer gibi gülüyordu.. Bu adam “special one” değil de başka ne ? Finalde eski hocası Van Gaal’ı de alt etmeyi başarmak şu anda onun tek motivasyonu olsa gerek.. Yoksa biliyorsunuz CL Kupasını aldı zaten daha önce, çok umrunda olduğunu sanmıyorum.. Ama Luis Van Gaal tabi o kadar kolay lokma olmayacak finalde.. Heleki Ribery’nin cezası kalkarsa, Ribery-Robben ikilisini bakalım nasıl durduracak Murinho...

Neyse, maça dönelim.. Kırmızı kartı da gördükten sonra, Inter iyice Çanakkale geçilmez’e döndü... Barca karşısında bunu yapmak kolay birşey değil. Geçen sene bunu Chelsea başarmıştı, ondan sonra bunu başaran pek çıkmamıştıki, bunu 10 kişi denemeye başladı Inter, başla çaresi de yoktu zaten.. Ve başardılar da bunu.. Son 10 dakikaya kadar resmen doğru dürüst pozisyon vermediler..

Barcelona top ayağında, bir o kanata, bir bu kanata, bir ortaya döndü durdu, ama içeri giremedi... Lucio, Chivu ve Samuel içeriyi kapattı.. Önde Snejder, Motta ve kenarlarda Maicon Eto’o Barca’lılara izin vermedi..



Benim ilgincime giden ise Inter defansının iyice geriye yaslanması ve maçı 30m’e kadar sıkıştırmasıdır.. Hani Türkiye’de olurya, büyük takımla küçük takım oynar, maç berabere devam eder, küçük takım oyuncuları da ister istemez geri yaslanır, küçük takımın hocası da (genelde Yılmaz Vural’dır bu) defans oyuncularına geri yaslanmayın ileri çıkın der, ve o sırada uzun bir top şişer ver karambolde gol olur, ve küçük takım hocası oyuncularına isyan eder. Maç sonunda da Yılmaz Vural oyuncularına kızar çok geri yaslandılar diye.. Büyük balık küçük balığı yemiştir her zamanki gibi..

Ben de bu işin doğrusunu böyle sanıyordum.. Gol yemek istemiyorsan geri yaslanmıycaksın, defansını önde kuracaksın.. Şimdi bu işin doğrusu geri yaslanmamaksa akşam Inter neden geri yaslandı peki ? Hemde kalenini içine kadar girdi ve maçı 30m’e indirdi.. Ama buna rağmen pozisyon da vermedi son 10 dakikaya kadar.. Teknik direktörlerin üzerinde düşünmesi ve yeni çıkarımlar yapması gereken bir maç oldu kesinlikle..



Neden Barca oyunu 30m’de Inter kalesinde oynamasına rağmen, ve topa sürekli sahip olmasına rağmen pozisyon bile üretemedi ?
Nasıl Inter geriye bu kadar yaslanmasına rağmen pozisyon bile vermedi ?

Tabi oyun ilerledikçe Guardiola’nın B planı icat etme çabaları başladı.. Zlatan’ın çıkması hata gibi gözükebilir ama Zlatan’ı hava toplarıyla besleyemediğiniz zaman, daha doğrusu Samuel ve Lucio buna fırsat vermediği zaman Bojan’ı denemek isteyebilirsiniz, nitekim iki net pozisyona girdi Bojan.. Birincisini çok şanssız bir şekilde kaçırdı, ikincisini gol yaptı ama hakem vermedi.. Maçın sonlarına doğru artık Pique forvet pozisyonuna geçti C Planı olarak..



Sonra gol geldi tabi maçın 86. dakikasında... Hem de ne gol.. Bir stoper düşününki, böyle kritik bir maçta, böyle bir dakikada hem soğukkanlı olacak hem de teknik olacakki, kaleciyle karşı karşıya kalmasına rağmen topu çekecek dönecek vesaire.. Utanmasa Zidan dönüşü yapacak orda... Ve bunu yapan bir stoper.. Sonra bir anda Umut Bulut geliyor aklıma (acaba izlemiş midir maçı ?), bırakın Umut’un böyle bir hareket yapması, aklından bile geçirmesi mümkün mü ? Sadece Umut mu ? Türkiye’deki çoğu forvet gözünü kapatıp abanır kalecinin üzerine.. Bildiğiniz abanır...

Bizim stoperler 3 metreye pas atamıyor, elalemin stoperi rakip ceza sahası içinde neler yapıyor.. Tamam Pique’yi bizim oyuncularla karşılaştırmak biraz haksızlık ama bizim futbolcuların da kendilerini sorgulaması lazım biraz.. Akşamki maçı defalarca izleyip, hem takım oyunları olarak, hemde bireysel oyunlar olarak anlamaya çalışmaları lazım kesinlikle...

Ve son düdük.. İnsan inanamıyor.. Barcelona elendi.. Finalde yoklar.. Oysa onbinlerce Katalan Madrid meydanında kutlamak için can atıyorlardı Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğunu.. Barcelona finalde Madrid’in soyunma odasını istiyordu.. Madrid’liler için kabus yaklaşıyordu.. Ama olmadı.. Madrid’liler derin bir “Oh” çekmiştir herhalde ... Futbolda son 10 yılın iki rüya takımından biri (diğeri de Rijkaard’ın Barca’sıydı) elendi..

Ve maçın kahramanı.. Special One... J.Murinho.. Maçın sonundaki yüz ifadesi çok şey anlatıyor.. Tüm tribünleri karşısına alıp “nasıl koydum çocuğu ?” hareketi yapmak, hemde bunu 100bin taraftarın önünde yapmak nası bir ego tatmini, nasıl bir orgazmdır. Bunu ilerde torunlarına anlatsa, “Jose Dedem gene sallamaya başladı işkembe-i kübradan, biz de abartıyoz ama o kadar da değil” der torunlar, ama neyseki TV var, görüntüler ortada.. Yoksa kimse inanmaz. Adamın kariyeri resmen rüya gibi.. Ama tesadüf değil bu kadar başarı ve aldığı paralar.. Chelsea şu adamı bıraktı ya anlamak mümkün değil...



Tabi Inter’liler sahada sevinirken Barca’lıların fıskiyeleri açması da ayrı bir enstantane oldu.. Koskoca rüya takım bu hallere mi düşecekti..? Real Madrid’in şampiyonluğunu alkışlamış bir takıma bu yakışmadı, evet alışık değiller elenmeye ama yenilmeyi de hazmetmek büyüklüktür.. Ama Inter’de öyle bir sevindiki, şampiyon olsalar bu kadar sevinmezler herhalde...



Sıra geldi finale.. Müthiş bir final olacağını düşünüyorum.. Bayern vs Inter.. Van Gaal vs Murinho, Usta vs Çırak (bilmeyenler için, Van Gaal Barcelona’yı çalıştırırken zamanında yardımcısı Murinho idi), Ribery-Robben vs Eto’o-Snejder.. Almanlar İtalyanlara karşı.. Lucio eski takımına karşı.. Hamit, Yıldıray’dan sonra finalde oynayan ikinci Türk olacak.. Bakalım 22 Mayıs’ta neler olacak...


Hiç yorum yok: